Giriş
Anadolu’nun en karmaşık süreci Neo-Tektonik Dönem’de Arap Yarımadası’nın Anadolu’ya çarpmasıyla başlamakta ve Miyosen Dönem’den günümüze kadar olan süreç içinde devam etmektedir. Bu fay hareketlerine bağlı olarak meydana gelen kırılmaların, kıvrılmaların, arazi yırtılmalarının ve volkanik faaliyetlerin yanı sıra buzul ve buzul arası dönemler, iklimlere bağlı yükselmeler ve alçalmalar ayrıca da bu dönemde gerçekleşen memeli göçleri Anadolu’daki canlıların gen yapısını başka bir bölgeyle karşılaştırılmayacak kadar karıştırmıştır. Bunun sonucu olarak da Anadolu, alttür ve özellikle de alttür altı çeşitlenmeler cenneti olmuştur. Bu nedenle jeolojik, zoocoğrafik ve klimatolojik yapısı son derece karmaşık olan Anadolu’da faunistik ve floristik çalışmaların yapılması son derece gereklidir[1] .
Geç Miyosen Dönem’de (11,63-5,333 milyon yıl) büyük miktarda memeli nüfusu Asya ve Afrika’dan Avrupa’ya Anadolu üzerinden göç etmiştir. Ayrıca bu göç yollarını geri kullanarak tekrar batıdan doğuya doğru bazı alanlara yayılmışlardır. Biyostratigrafik farklılık açısından memeli dağılımına bakıldığında faunası çok iyi bilinen iki önemli coğrafik göç bölgesi bulunduğunu görürüz. Bunlardan bir tanesi Karadeniz Bölgesi’nin kuzeyi diğeri ise Anadolu’dur. Anadolu’nun şekillendiği ve yoğun hayvan göçlerine sahne olduğu Geç Miyosen Dönem’de Avrupa ve Batı Asya kıtalarının domuzları (suidler) iki farklı sınıf (clade) içerir. Bunlardan bir tanesi Hippopotamodon-Microstonyx gurubu diğeri ise KorynochoerusPropotamochoerus grubudur. Pickford’a[2] göre Korynochoerus grubunu da içine aldığını varsaydığı Propotamochoerus grubunun, yaklaşık 11 Milyon yıl önce Güney Asya’da Hyotherine’lerden meydana gelmiş olabileceği ve akıbetinde de Güneybatı Asya ve Avrupa üzerinden yayılmış olma olasılığını belirtmiştir. Bölgesel kronoloji ve korelasyon hâlâ tam olarak çözülememiştir.
Morfolojik türle biyolojik tür arasındaki ilişki açık olmamasına karşın bu çalışma Geç Miyosen Dönem Doğu Akdeniz Bölgesi’nde bulunan Microstonyx’in, paleobiyocoğrafik dağılımına ve biyostragrafik farklılığına farklı bir bakış açısı getirmeye çalışmaktadır. Geç Miyosen Dönem Anadolu’nun ortak domuzu olan Microstonyx uzun bir zamandır literatürde tartışılmaktadır.
Alt Oligosen Dönem’de Asya ormanlarında başlayan bu ailenin (Suidae) öyküsü 34 milyon yıl kadar sonra dünyanın dört bir yanına yayılan milyonlarca torunu olan Sus scrofa ve peccarilerle sona ermektedir. Bu ailenin de yer aldığı çift toynaklıların (Artiodactyla) geçmişine baktığımızda birçok fosil kalıntılarının bulunmasına karşın evrimsel yolların hâlâ çok net olmadığı ve literatürde uzun bir zamandır tartışıldığı görülmektedir. Suinae (suiformes) üyelerinin (swine, peccari ve ancodonta) hiçbiri muhtemelen ruminant değildi. Bu nedenle literatürde bu grup “non ruminantia” olarak adlandırılmaktadır[3] . Bu ailenin ilk evrimsel gelişimi kısaca özetlenirse; Paleodonta alt takımı olarak adlandırılan bu grup, Eosen Dönem formlarına ve onların az farklılaşmış atasal formlarına daha yakındır. Kuzey Amerika Alt Eosen formlarında bulunan Diacodexis, üç tüberküllü molar dişlere ve küçük ebatlara sahiptir. Ayrıca bu canlı hızlı koşan, omnivor beslenen ve her bir ayağında 4 parmağı olan bir gruptur. Bu hayvanlar insectivora gibi ya da cerodont gibi sınıflandırılabilirler. Ayrıca talus kemiğinin alçak yüzü tipik bir makara görünümündedir[4] . Geç Eosen ve Erken Oligosen formlarında üst molar dişlerindeki protocone, paracone, metacone, hypocone, protoconule ve metaconule’yi içeren 6 tüberkülle bunodont tarzı bir dişlenme görülür. Daha sonraki formlarda ise bu tüberküller selenodont bir durum sergiler. Oligosen Dönem’de 1,5 m yüksekliğe ve 3,6 m uzunluğa kadar erişebilen bu ailenin, dev yapılı entolodont cinslere kadar evrimleşme gösterdikleri bilinmektedir[5] .
Sistematik
Family: Suidae (Gray, 1821)
Genus: Microstonyx (Pilgrim, 1926)
Restricted synonomy species:
- Microstonyx major (Gervais 1848-1852; Pickford-Ertürk 1979; Fortelius-van der Made-Bernor 1996).
- Microstonyx erymanthius (Roth-Wagner 1854; Pearson 1928; Ozansoy 1957)
- Microstonyx major/erymanthius (Fortelius-van der Made-Bernor 1996)
- Dicoryphochoerus-Microstonyx (Schmidt-Kittler 1971; Hünermann 1975)
- Sus erymanthius (Roth-Wagner 1854; Şenyürek 1952; Ozansoy 1965)
Tartışma
Avrupa ve Batı Asya memeli faunasında ortak olan Microstonyx’in sistematiğine bakıldığında literatür içinde yoğun bir şekilde tartışıldığı görülebilir. Avrupa’da üç (Sus antiquus[6] , Sus majör[7], Sus erymanthius[8]) ve Anadolu’da bir türü (Dicoryphochoerus meteai[9]) vardır[10].
Eppelsheim’dan gelen Sus antiquus’a[11] ait örnek şimdi Almanya Darmstadt’da Hessisches Landes Müzesi’ndedir. Fransa Cucuro’da ele geçen Sus majör’e[12] ait holotipi bir M3 dişidir. Bonis ve Bouvrain[13] bu fosil örneğinin Fransa’da Avignon kentinde Requien Müzesi’nde olduğunu belirtmesine rağmen van der Made[14] ne onu ne de lokaliteden gelen başka bir materyali bulamadığını belirtmiştir. Sadece Paris’te Ulusal Doğa Tarihi Müzesi’nde Cucuron’dan (Mont Lubéron) bazı fosil örnekleri mevcuttur. Sus erymanthius’a[15] ait holotipin nerede olduğu hâlâ bilinmemektedir. Ancak Londra Doğa Tarihi Müzesi’nde bu türün çene kemiğine ait kast mevcuttur. Dicoryphochoerus meteai[16] örneği ise bir mandibuladan ibarettir ve şimdi Paris Doğa Tarihi Müzesi’ndedir. Bu örnek zamanla Microstonyx erymanthius olarak dikkate alınsa da Microstonyx majör’un küçük boyuttaki bir sinonimi olarak kabul edilmektedir. Ancak zaman zaman literatürde eski adıyla da kullanılmaktadır[17].
Geç Miyosen Dönem’in ortak domuzu Doğu Akdeniz ve Avrupa’da bilinen Microstonyx’tir. Microstonyx, Hezheng (Kuzey Çin), Maragha (İran) ve Molayan’da (Afganistan) da çok iyi bilinmektedir. van der Made[18] ve Pickford[19] un önerdiği gibi Hippopotamodon cinsiyle sinonim olduğunu kabul edersek Himalayalar, Siwalik, Güney Çin ve Hindistan’a kadar olan coğrafik bir alana dağıldığını görürüz[20].
Lydekker[21], Siwalik’lerden (Pakistan) gelen materyalin cins ve türünü için Hippopotamodon sivalense olarak adlandırdı ancak bu isimler zamanla unutuldu[22]. Pickford, Hippopotamodon antiquus’u MN 9’da Batı ve Orta Avrupa’da kayda alırken ve Siwalik MN 7’de bulunan Hippoppotamadon sivalense ile tamamen farksız ya da çok yakın bir cins olduğunu önermiştir[23]. Ancak Fortelius, Kostopoulos ve Liu gibi araştırmacılar, kalın premolar dişleriyle allometrik büyüme özellikleri sergileyen Hippopotamodon’un farklı bir cins olduğunu, istatiksel mukayese sonucunda Microstonyx’in polimorfik özellikler sergilediğini ve Kuzey Çin’den Batı Avrasya’ya kadar olan biyocoğrafik bir bölgede yayılım gösterdiğini savundular[24]. Bu bağlamda Geç Miyosen Dönem’de Kuzey Çin’deki Hezheng lokalitesindeki örnekte azalmış premolar dişleriyle bir biyo-model cinsi oluşturan küçük boyutlu bir Microstonyx’i de örnek olarak gösterdiler[25].
Sonraki yıllarda Pilgrim[26], Dicoryphochoerus cinsini adlandırdı ancak Pickford[27], Dicoryphochoerus’un Hippopotamodon’un aynısının küçük ebatlısı olduğunu belirtti. van der Made ve Hussain[28], Microstonyx’in Hippopotamodon’a dahil edilip edilmeyeceği sorusunu yeniden gündeme getirse de bu soru çözülemedi. Fortelius[29], Dicoryphochoerus meteai’yi M. Antiquus’a atfetmiş ve bu türü de Hippopotamodon’a dahil etmiştir, ancak diğer iki Avrupa türünü bunlara dahil etmemiştir. Hint H. Sivalense’ye ek olarak, şu anda bu türden suidler için kullanılan üç tür adı ve iki genel ad vardır. Bunlar, Hippopotamodon antiquus veya M. Majör’dür. Materyalin sınırlı olmasının yanında M. erymanthius’un M. major’dan ayrı olarak kabul edilmesinde ise yazarlar arasında görüş ayrılığı vardır.
Microstonyx majör ilk kez Luberon[30]’da, Microstonyx erymanthius[31] ise Pikermi’de tanımlandı. Pikermi’deki kafatasının aksine Luberon’daki kafatası ileri çıkık alveolar kreste sahip değildi ve P1 hem mevcuttu hem de P2 ye yakın durmaktaydı, ayrıca C de son derece küçüktü. Gaudry[32] Luberon kafatasının Pikermi’deki dişi bir Microstonyx erymethius olabileceğini ve bu nedenle iki türün sinonim sayılması gerektiğini gündeme getirmiştir. Daha sonraki dönemlerde Trofimov[33] ve Pickford[34] gibi araştırmacılar Pikermi ve Luberon’da dişilere ait olan kafataslarını incelediklerinde aralarında farklılıklar olduğunu dolayısıyla bunların ayrı türler olduğunu belirtmişlerdir. Made-Moya-Sola[35] ve Made[36]’de bunlar alt türler olarak değerlendirilmiştir. MN 11 ve MN 12’de görülen M. Erymanthius un I2 ve I3 ’lerindeki uzama sebebiyle van der Made[37] bunları farklı türler olarak dikkate almıştır[38]. Ancak Fortelius, Kostopoulos ve Liu[39] gibi araştırmacılar ise Pikermi ve Luberon faunasına ait yanak dişleri ve mandibulaları arasında çok yakın benzerlikler bulunması ve lokalitelerin çağdaş olmasının (MN 12) çok güç ayırt edilebilen spesifik farklılıklara neden olduğunu belirtmişlerdir. Kostopoulos[40] Geç Vallesian/ Erken Turolian Dönem’de (MN 10/11) Nikiti-1 lokalitesinden gelen alveolar kresti kayıp olan Luberon’a benzer ilkel bir Microstonyx majör kafatasını kayda almıştır. Bunun yanında Kostopoulos vd.[41] güçlü bir erkek alveolar krestin gösterişle ilgili olabileceğini ve bazı dişlerde bunun olmayışından da ekolojik faktörlerin sorumlu olabileceğini belirtmişlerdir[42].
Thenius[43], Stratzing’den (Avusturya) gelen bir kafatasını Microstonyx antiquus olarak, Pikermi’den (Yunanistan) bir başka kafatasını ise Microstonyx majör olarak tanımlamıştır. Thenius, bunların farklı habitatlarda yaşadıklarını öne sürmüş olsa da günümüzde artık bu yerlerin farklı jeolojik yaşlarda olduğu bilinmektedir (Stratzing-MN 10 ve Pikermi-MN 12). Ginsburg[44], bu iki türün en azından kısmen aynı yaşta olduğunu ileri sürse de daha sonra yine Ginsburg[45] ilkinin MN 9 veya muhtemelen MN 10’a ikinci türün ise MN 11 ila MN 12’ye denk geldiğini bildirmiştir. Golpe-Posse[46], İspanya’da Das ve Terrassa’dan (her ikisi de MN 10) gelen materyalleri Microstonyx antiquus ve daha genç seviyelerden olanları ise Microstonyx major-erymanthius olarak tanımladı. Bu zamandan sonra Microstonyx antiquus genellikle daha eski bir tür olarak görüldü ve M. Majör (ve/veya M. Erymanthius türü) ise daha sonraki bir tür olarak dikkate alındı.
Ginsburg[47], Montredon’dan (MN 10; Fransa) M. Antiquus’a atfettiği materyallerin çalışmasına dayanarak, bu tür için Limnostonyx alt cinsini adlandırdı. van der Made ve Moyà-Solà[48], van der Made vd.[49], van der Made[50] MN 10 Microstonyx major majör’ü materyallerinin bulunduğu “erken (?) MN 12” zonuna dahil etti ve muhtemelen “geç (?) MN 12” zonundaki M. major erymanthius’u ise sınırlı coğrafik veya kronolojik açıdan bir alt tür olarak tanımladı. Bunun önemli bir anlamı oldu çünkü daha önce M. Antiquu’a atfedilen kafatasları artık M. Majör’e, ayrıca M. Majör’e atfedilenler ise M. e erymanthius’a atfedildi. Bu durumun sonucu olarak, MN10 (Stratzing ve Terrassa, İspanya) veya MN 11’den (Grebeniki, Ukrayna) ele geçen iyi korunan kafatasları M. Major’e ve Pikermi’den (MN 12) ele geçen kafatası ise M. Erymanthius’a ait oldular. Daha önce M. Antiquus ile M. Major’u birbirinden ayırmaya yarayan kafataslarındaki morfolojik farklılıklar, M. Majör ve M. Erymanthius olarak belirtilen bir taksonun ayrılmasına yaradı. Ancak M. Antiquus’un kafatası ise hâlâ tartışmalıdır[51]. van der Made[52], Dorn Dürkheim’den (Almanya) gelen materyali Pikermi ve Samos’tan gelen M. e. Erymanthius’dan daha kısa I2 dişleri nedeniyle Microstonyx erymanthius brevidens alttürü olarak isimlendirdi. Bonis ve Bouvrain[53], Kostopoulos vd.[54], M. m. Major’ü ve M. m. Erymanthius’u iki alt tür olarak dikkate alırken; Liu vd.[55] M. Majör’u yalnızca M. Erymanthius’u içeren “polimorfik” bir tür olarak değerlendirdiler[56]. Made vd.’ne[57] göre diş ve kafatası yapısı, kafatasındaki morfolojik ve metrik çeşitlilik göz önüne alındığında, bu sistematiğin tamamen tatmin edici olmadığı bu problemin zamansal veya coğrafi farklılıkta çözülebileceği belirtildi. Made[58]’ye göre diğer bir sorun da M. Majör’un tip lokalitesi olan Mont Lubéron’un jeolojik yaşıdır. Bu lokalitenin yaşının MN 12 olarak kabul edilmesi gerektiği ve buradaki tür M. Erymanthius’un tip lokalitesi olan çağdaşı Pikermi’deki türden daha genç olduğu söylenmektedir. Bu açıdan van der Made, Mont Lubéron’dan (Cucuron) alınan fosilin revizyonuna ihtiyaç duyduğunu belirtmiştir.
Anadolu’da karakteristik M. Majör ve M. Erymanthius özellikleri taşıyan fosiller çeşitli araştırmacılar tarafından farklı şekilde sınıflandırılmıştır. Bu fosiller Anadolu’da; Sus (Microstonyx) erymanthius[59], Sus erymanthius[60], Sus erymanthius’a[61], “Dicoryphochoerus-Microstonyx-Formenkreis[62]”, Microstonyx majör’ü M. Erymanthius’un eş anlamlısı olarak[63] M. Majör ya da M. Erymanthius’a[64] atfedilir[65].
Fortelius (1996) kendi deneysel tecrübeleriyle Orta Yunanistan’da Sophades lokalitesinde[66] üzerinde P2 -M1 dişleri bulunan ve Golpe-Posse ve Ginsburgh tarafından Microstonyx antiquus olarak kaydedilen sağ mandibulanın Microstonyx majör’e ait olduğunu belirtmiştir[67].
P1 ’in Microstonyx de bulunması evrimsel ve taksonomik açıdan oldukça önemlidir. Microstonyx antiguus daima iyi gelişmiş birinci premolar ile temsil edilirken (Stratzing, Terassa, Eppelsheim, Montrigod, Goedkere, Sinap) Microstonyx majör’de bu durum zaman zaman daha seyrek veya daha fazla gözükebilmektedir[68]. P1 MN 10/11’de çift köklü ve P2 ’ye yakınken, MN11-12’de tek köklü ve P2 ’den ayrıdır. MN 12-13’te ise diş tamamen kaybolmuştur. Kostopoulos[69], bu karakterin son derece kullanışlı bir sistematik özellik olduğunu önermiş olmasına karşın Liu[70] (2003) MN12’de Pikermi lokalitesinde olduğu gibi bazı geç dönemlerde P1 in bulunabilmesi nedeniyle bu karakterlerin sistematik değerinin tartışmalı olduklarını belirtmiştir. Microstonyx’in kısa canin dişlerinin aşınma yüzeyleri ve oryantasyonuna bakılacak olursa alt ve üst caninlerin ( köpek dişleri) occlusial yüzeylerinin vertikal biçimde uzamış olduğu görülür. van der Made’nin[71] (1997) Dorn-Durkheim’da ve Kostopoulus’un[72] Bulgaristan’da yaptığı Microstonyx çalışmalarında erkek ve dişilere ait caninler arasında çok az farklar bulunduğunu ve bunun cinsiyet tayini kriterlerinde oldukça zayıf karakterler olduklarını belirtmişlerdir. Güney Doğu Avrupa Bölgesi içinde Microstonyx’in sınırlanmış alt türlerinin coğrafik varlığı söz konusudur. Ayrıca Microstonyx MN 12’de giderek azalan ölçülere sahiptir. Microstonyx’in evrimi spesifik olarak ekolojik değişikliklere karşı çok esnektir. Savana ve ağaçlık çevreye sahip bölgelerde yaygındı ve açık alan yaşamına daha fazla yakınlık göstermişlerdir. Cranial morfoloji ve faunal ortaklık Microstonyx’in açık bir coğrafik alanda yaşadığını gösterir. Bu açıklama Turolian memeli mega faunası üzerine yapılan kapsamlı geniş çalışmalarla da desteklenmiştir.
Sonuç
Sonuç olarak; Hippoppotamodon ve Microstonyx’in cranial ve dental morfolojileri birbirine benzerdir. Pickford[73] büyük ölçüleri, geniş ve keskin canin dişi (C), kısa burnu, daha az gelişmiş alveolar kresti ve C-P1 -P2 arası kısa diestema gibi karakterleriyle Hippopotamodon’u tanımlar. Ancak nitelik olarak iki cinsi özellikle ayırmak materyalin eksik değil, tam olduğu zaman yapılabilir. Morfolojik küçük farklılıklar alt tür ayrımını son derece hassas kılar. Bu nedenle iki farklı alttürün durumu iki farklı temel prensibe dayanır. Bunlardan birincisi kronolojik sıra, ikincisi ise coğrafik dağılımdır. Paleontologlar genel olarak Güney Doğu Avrupa Bölgesi içinde sınırlanmış alt türlerin coğrafik varlığını ve MN 12’de gerileyerek azalan ölçüleri dikkate almışlardır. Kostopoulos[74], M. m. Erymanthius’u M. m. Majör’e geçiş formu ve Microstonyx major majör’ü de daha büyük ölçekli formlara sahip bölgesel adaptasyon gösteren bir biyo-model olarak önermiştir.
Paleontolojik türlerin tanımlanmasında, ekolojik ortamın veya türlerin arasındaki farklılığın tespitinde morfolojik karakterler geçerli olmasına karşın grupların kronolojik ve coğrafik dağılımı yetersizdir. Bir tür eğer uyum sağlamakta başarısız olan değişiklik gösterirse, bu muhtemelen genel özelliklerden ziyade spesifik özelliklerden kaynaklanmaktadır. Microstonyx erymantius ve Microstonyx majör ile yapılan son çalışmalar bu iki türün sinonim olduğunu gösterirken Microstonyx majör ve erken genusu olan Microstonyx antiquus arasındaki farklılık sürmektedir. Microstonyx antiquus’un Hippopotamodon cinsine (genus) sokulması konusundaki görüşler ise devamlı tartışılmaktadır[75].
Zaman, cinsiyet ve bölgesel farklılıkların karmaşası ile birlikte morfolojik farklılıklar bu Geç Miyosen Dönem Avrasya gurubunu karakteristik kılmaktadır. Vallesian ve Turolian da Avrupa’da gelişen açık ve kuru alanlar artsa da suidae ekolojik olarak yaşam alanlarındaki farklılığa çok çabuk adapte olabilen bir ailedir. Yok olan bir cinsin boşalttığı alanı daha uniform bir cins doldurabilir. Bu da bu ailenin uzun süredir tarih sahnesindeki yerini korumasını sağlamıştır. Birçok yok oluş yaşadığımız jeolojik geçmişimize baktığımızda, global iklim değişikliklerinin canlılar üzerindeki değişikliklere neden olduğunu görürüz. Özellikle binlerce yıl içerisinde havanın 10 ⁰C ile 15 ⁰C soğuması eko-sistemin değişmesine neden olmuştur[76]. Dönem boyunca görülen kuraklık ve dönemin sonlarına doğru başlayan soğumanın temel nedeni Hindistan ile Afrika-Arap plakasının Avrasya ile birleşmesiyle Tetis Denizi’nin iyice küçülmesi, aynı dönemde Doğu Afrika ve Himalaya dağlarının yükselmesi, kıtalardaki konumsal değişimler ve sıra dağların yağmur gölgesi oluşturarak kıtaların iç kesimlerine yağış düşmesini engellemesidir. Miyosenin en önemli biyolojik değişimi 15,5 ve 9 milyon yıl arasında subtropikal ormanların ısınmasını takiben 9 ile 7 milyon yıl arasında çöl, tundra ve otlak alan gibi açık vejetasyon sistemlerinin yaygınlaşması, ormanlar gibi kapalı vejetasyon sistemlerinin azalmasıdır. Açık araziye uyumun patlamasını 7 ile 5 milyon yıl arası maksimum bir equilibrium dağılımı takip etmiştir. Bu durum, ılıman iklim kuşağında yeni bir çeşitlenmeye ve suiformlar üzerinde pek çok morfolojik değişime neden olmuştur[77].
11,5 milyon yılda okyanus oksijen kayıtları global soğumaya işaret etmiştir ve Serravallian Dönemde Avrupa’da deniz çekilmesi en üst noktaya ulaşmıştır. Daha sonra “Hipparion Datum” ilk defa görülmeye başlamıştır. Son Serravallian neticesinde global soğuma olmuş, Alpin dağ oluşumunun devamıyla daha da kötüleşmeye devam etmiş ve artan mevsimsellikle daha fazla karasal açık alanlara doğru çevresel bir değişim olmuştur. Doğu Akdeniz fosil ve florasına baktığımızda da ısının düştüğünü görürüz[78]. En sonunda MN 12/13’te türlerin yok olması zirve yapmış ve Miyosen Dönemde Paratetis ve Akdeniz’in (7-5 milyon yıl) çekilmesiyle uyumlu olarak sona ermiştir[79]. Eğer durum böyleyse Akdeniz’den Orta Avrupa’ya kadar olan coğrafik bölgelerde dağılım olmuş olabilir ve MN 13’e kadar olan süre içinde Microstonyx’in bulunduğu yaşanabilir göl sistemleri de bu hipotezi destekler niteliktedir.
MN 6’dan MN 11’e kadar taksonomik ve ekolojik benzerlik azalmıştır. Daha az evrimleşmiş doğu göçmenleri olan Schizochoerus, Hippopotamodon-Microstonyx ve Propotamochoerus taksonomik ve ekolojik olarak bölgelere yerleşmişlerdir. Bu yerleşme Güneybatı Asya’da Astaracian ve Avrupa’da en son İspanya’da Vallesian’da meydana gelmiştir. Güneybatı Asya’da MN 6 ile Propotamochoerus ve Hippopptamodon’un görüldüğü MN 8 arasında bir boşluk gözükmektedir. Eğer bu basit bir olay değilse yerli ve göçmenler arsında göçü etkileyen kuvvetli bir baskı olmuş olmalıdır. MN 6 ve MN 9’da yok oluşla birlikte azalan faunal homojenlik (benzerlik) ve göçler zaman içinde bu alanların bir çoğunda artan homojenliğe neden olmuştur. Bernor[80] ve Fortelius vd.[81]’nin rapor ettiği gibi erken Turolian’da açık ağaçlık alanların genişlemesiyle Batı Avrasya faunası yayılım göstermiştir. Hipparion’lar için görülen bu durum suidler için de aynıdır.