Giriş
Syedra, günümüzde Antalya ili, Alanya ilçesi, Seki Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Kent, ilçe merkezinden yaklaşık 20 km uzaklıkta bir tepe üzerine kurulmuştur[1] . Kentte yapılaşma iki farklı alanda görülmektedir[2] . İlki denizden yaklaşık 400 m yükseklikte bir tepenin zirvesinde ve eteklerinde, ikincisi ise kentin limanına yakın, daha düzlük alandadır[3] . Günümüze kadar korunagelen kalıntıların daha çok tepe yerleşiminde olduğu ve kent merkezinin de burası olduğu bilinmektedir.
Kilikia bölgesinin en batı ucundaki kent Syedra’dır[4] . Kent hakkında bilgi veren antik kaynaklar sınırlıdır. Ptolemaei, Syedra’nın coğrafi koordinatlarını vermiş [5] ve Syedra’nın Kilikia Trakheia yerleşimi olduğunu belirtip, Pamphylia eyaletine bağlı kıyı kentleri arasında göstermiştir[6] . Stephanos Byzantinos[7] , Syedra’yı Isaura kent listesinde, Hierokles[8] ve Pseudo-Epiphanius[9] ise Pamphylia eyalet listesinde saymıştır. Bu bilgilerden de anlaşılacağı üzere kent zaman zaman Pamphylia ve Isaura bölgelerinin de sınırları içerisinde yer almıştır. Ancak kentin yapılaşması ve buluntuları tipik Dağlık Kilikia (Cilicia Tracheia) kenti olduğunu göstermektedir.
Kentin kuruluşu tam olarak bilinmemekle beraber 2020 yılı kazı çalışmalarında Demir Çağı’na ait seramikler ele geçmiştir. Bu seramikler MÖ 9. yüzyıla tarihlenmiştir[10]. Kent hakkında genel bilgiler ise Geç Hellenistik Dönem’de başlamaktadır ve kent en parlak dönemini MS 2-4. yüzyıl arasında yaşamıştır. Günümüze kadar korunagelen yapılar genel olarak bu dönem arasına veya daha sonrası dönemlere tarihlenmektedir. Kentte bulunan yazıtlar da bu yüzyıl aralığında yoğunlaşmaktadır[11]. Kentte yer alan şapel ve kiliselerin yanı sıra ele geçen Bizans Dönemi sırlı seramikleri, yerleşimde yaşamın MS 12. yüzyılda da sürdüğünü göstermektedir[12].
Bu çalışmada 28 eser değerlendirilmiştir. Bu eserler 2019-2021 yılı kazı çalışmalarında ele geçmiştir. Taş kapların formları belirlenmiş, sınıflandırılmış ve kullanım alanları tespit edilmiştir.
Havan (Mortar-Mortarium)
Havanlar, derin, aşağı doğru daralan ve düz kaideli formlar olarak tanımlanmaktadır[13]. Günümüzde küçük olanına havan, büyük ve derin olanına ise dibek denilmektedir[14]. Boyutları, kullanım alanlarını ve işlevlerini değiştirmektedir. Mortarium=Mortar=Havan, Holmos=Dibek ile eşdeğer olarak görülmektedir[15]. Derinlik ve kullanım alanlarına göre iki gruba ayrılmaktadır. Birinci gruptakiler Grekçe’de “θυεíα” (thyeia) veya “ἴγδις” (igdis) ve Latince’de “mortarium” olarak adlandırılır[16]. Bu havanlar genel olarak küçük ve sığdır. Mutfakta servis kabı, sos yapımı, sebze ve meyvelerin ezilmesinde veya konulmasında kullanılır. Örneğin bu kap içinde havaneli ile sarımsak, sebze ve bitkiler ezilmiştir. Günümüzde de taş, ahşap ve metalden yapılmış havan ve havaneli benzeri aletlerin kullanımı devam etmektedir. İkinci gruptakiler ise, Grekçe’de “ὅλμος” (holmos) ve Latince’de “pila”[17] olarak adlandırılmıştır. Bu havanlar, oldukça derindir. Derin olan havanlar, buğday ve mısırı una dönüştürmede kullanılmıştır. Bunun yanı sıra zeytinin ezilmesinde ve yağının çıkarılması, şarap yapımı, ilaç ve boya yapımı vb. amaçlarla da derin havanlardan yararlanılmıştır. Hem dayanıklı malzeme olması hem de herhangi bir kimyasal tepkime vermemesi bunların uzun süre kullanım görmesini sağlamıştır. Derin havanlar genel olarak taştan ya da ahşaptan yapılmıştır[18].
Havanlarda tutamak sayısı da değişmektedir. Genel olarak iki tutamak bir akıtaç ya da üç tutamak bir akıtaçlıdırlar. Akıtaçlar işlevsel veya dekor amaçlı yapılabilmektedir. Yalancı akıtaçta dışarıya doğru çıkıntı olur ve o kısım oyulur lakin ağız kenarına yakın yer kabın diğer ağız kenarıyla aynı seviyede bırakılır. Bu da işlevsellikten ziyade görsel açıdan dikkat çekici bir durumu ifade etmektedir. Havanlarda işlevsel olan akıtaçlar ezilen malzemeden çıkan sıvıların süzülmesinde kullanılmıştır. Ağız kenarından dışarıya doğru çıkıntı yapan tutamaklar dikdörtgen, yarım daire, kare şeklinde olup; kabın dışında yer almaktadır. Tutamak sayısına göre ağız kenarında simetri de uygulanmıştır. Tutamakların üzeri sade veya bezemeli yapılmıştır. Genelde düz ya da çizgisel bezemeler işlenmiştir.
Roma döneminde, evlerde havan kullanımı oldukça yaygındır. Hemen hemen her evde karşımıza çıkan havan, günlük yaşamda mutfaklarda insanların yararlandığı kaplardan biri olmuştur. Özellikle zengin ailelere ait evlerde daha çok karşılaşılan bu kaplar, Roma toplumunda önemli bir kullanım alanına sahiptir.
Burada 18 havan değerlendirilmiştir. Bu havanlar iki gruba ayrılmıştır. 12 eser sığ gruba, 6 eser de derin gruba girmektedir.
A. Grup 1
Bu grupta 12 havan ele alınmıştır. Buluntular tutamaklı ve tutamaksız olarak iki alt gruba ayrılmıştır. 9 eser tutamaklı, 3 eser tutamaksız gruba girmektedir.
1. Tutamaklı Sığ Havan (Resim 1, 2, 3)
Bu bölümde 9 eser incelenmiştir. 9 örnek de kırık ve eksiktir (Kat. No. 1-9). 8’i mermerden ve 1’i ponza (sünger taşı) taşından yapılmıştır. Bu eserlerin tamamı, düz basit ağız kenarlı, gövde oval veya ağızdan kaideye doğru daralmakta (yayvan gövde) ve düz veya halka kaide ile sonlanmaktadır. Kapların iç ve dış yüzeyleri genel olarak zımparalanmış ve cilalanmıştır. Bazı eserlerin ağız kenarında iki tutamak ve bir akıtaç, bazılarında ise üç tutamak bir akıtaç bulunmaktadır. Akıtaçlar ya oluk şeklinde ya da kapalı bir form sergilemektedir. Akıtacı işlevsel olmayanlar literatüre “yalancı akıtaç” olarak geçmiş ve bu akıtaçlar süsleme amaçlı yapılmıştır. Deonna[19], Delos yayınında havanlara ait akıtaçların profillerini detaylı olarak değerlendirmiştir. Bu eserlerin yükseklikleri 3.2 cm ile 7.6 cm arasında değişmekte ve ağız çapları, 14 cm ile 31 cm arasında değişmektedir.
Kat. No. 1, Oda Mezar I’in kuzey-güney doğrultulu doğu duvarının hemen köşesinde bulunmuştur[20]. İnce grenli mermerden yapılan havan, düz ağızlı, oval gövdeli ve düz tablalı kaideden oluşmaktadır. Ağız kenarı dışa doğru yuvarlatılmıştır. Ağız kenarında akanthus yaprağı biçimli yalancı akıtaç vardır. Bu eser muhtemelen oda mezar içine ölü hediyesi olarak bırakılmıştır. Ancak mezarın tahribata uğraması sonucu mezar dışına taşınmıştır. Mezar çevresinde bu buluntunun dışında ağız ve gövdesinde kırık ve eksik bölümler olan üç unguentarium ele geçmiştir. Mezar içerisinde bir adet de sikke bulunmuştur.
Kat. No. 2, Oda Mezar I içerisinde ele geçmiştir[21]. Bu yarı işlenmiş eserin dış hatları zımparalanmış fakat iç hatlar oyulmadan tutamaklardan biri kırılmış ve bu şekilde de mezar içerisine bırakılmıştır. Mezar içerisine ölü hediyesi mi olarak bırakıldığı yoksa sonradan mı buraya getirildiği bilinmemektedir. Mezarın daha önceden tahribata uğraması bu soru işaretlerini beraberinde getirmiştir.
Kat. No. 3, Büyük Hamam’ın çevresinde yüzeyde bulunmuştur. Gri damarlı, ince grenli beyaz mermerden yapılmıştır. Düz ağızlı, ağız kenarında tek tutamak, oval gövdeli ve düz bir kaideye sahiptir. Kaideye geçişte tek yiv görülmektedir. Ağız kenarında yer alan tutamak kırık ve eksiktir.
Kat. No. 4, Palestra?’da ele geçmiştir[22]. İnce grenli mermerden yapılmıştır. Ağız kenarında tek tutamak korunmuş ve tutamak yarı daireseldir. Kaidesi kırık ve eksiktir. Kaideye geçişte tek yiv vardır. Kabın ağız ve iç yüzeyi zımparalanmıştır. Dış yüzeyde yer yer tarak izleri görülmekle beraber genel olarak dış yüzeyi de zımparalanmıştır. Kabın dış yüzeyinde yangın izi vardır. Bulunduğu tabakada yangına maruz kalmıştır ve yangın izi de bundan kaynaklanmaktadır.
Kat. No. 5, Batı Kent Kapısından Sütunlu Caddeye çıkılan ara merdivenlerde bulunmuştur. İnce grenli beyaz mermerden yapılmıştır. Düz ağızlı kabın, ağız kenarında tek tutamak korunmuş ve tutamak üzerinde kazıma çizgilerle işlenmiş üç yiv görülmektedir. Kabın gövdesi ve kaidesi eksiktir.
Kat. No. 6, Sütunlu Caddenin üst terasında yer alan işlikte bulunmuştur. Düz ağızlı, ağız kenarında tek tutamak korunagelmiş ve ince grenli beyaz mermerden yapılmıştır. Kabın iç ve ağız kenarı zımparalanmış, dış yüzeyinde ise tarak izleri belirgindir. Tutamağın alt yüzeyi kaba işçiliklidir. Tutamağın alt kısmı genelde görünmediği için çoğu eserde kaba bırakılabilmektedir. Bunda kullanım alanı etkilidir.
Kat. No. 7, Büyük Hamam çevresinde yüzeyde bulunmuş ve ponza (sünger taşı) taşından yapılmıştır. Eserin sadece akıtaç kısmı ele geçmiştir. 8.8 cm akıtaç uzunluğuna ve 6.9 cm akıtaç yüksekliğine sahiptir. Akıtaç oluk şeklinde olup, işlevseldir. Hafif bir malzeme olan ponza taşı, zaman zaman taş kap ustaları tarafından tercih edilmiştir. Pürtüklü bir yüzeye sahip olduğu için tahıl ürünlerinin ezilmesinde kullanılmış olabilir.
Kat. No. 8, kentin erken dönemlerine ait verilere ulaşmak için açılan Sondaj I’de ele geçmiştir. İnce grenli beyaz mermerden yapılan eser tamamlanmamıştır. Tek tutamak kısmı sağlam, tutamak üzerinde yapım aşamasını gösteren pergel izleri belirgin olarak görülmektedir. Kat. No. 2 ve 8, kentte bir taş kap atölyesinin olabileceğini gösteren önemli verilerdir.
Kat. No. 9, Batı Kent Kapısından Sütunlu Caddeye çıkılan ara merdivenlerde ele geçmiştir. Düz ağızlı kabın ağız kenarında tek tutamak korunmuş ve bu tutamak çok yüzeysel işlenmiştir. Mermerden yapılan kap, yoğun ateşe maruz kalmış ve kirece dönüşmeye başlamıştır.
Bu gruptaki eserler ilaç, merhem, boya, parfüm, mutfakta servis kabı olarak kullanılmıştır. Bu kullanımlarının yanı sıra cenaze törenlerinde kullanılmış ve mezarlara hediye olarak bırakılmışlardır. Örneğin Kat. No. 1, 2 ve 14, mezarlara ölü hediyesi olarak bırakılan önemli buluntulardır.
Kat. No. 1’in benzeri, Patara’da[23]; Kat. No. 3’ün benzeri, Kuşadası Kadıkalesi’nde[24]; Kat. No. 4’ün benzeri, Sparta[25] ve Bathonea’da[26]; Kat. No. 5, 6, 7 ve 9’un benzerleri Atina[27], Chios[28], Bat Galim[29], Horvat Hermeshit[30], Sardes[31], Assos[32], Allionai[33], Perge[34], Ephesos[35] ve Parion’da[36]; Kat. No. 2 ve 8 yarım bırakılmış bir eserdir ve yarım bırakılmış örneklere Allionai[37], Apollon Smintheion (Khrysa)[38], Parion[39], Pisidia Antiokheia[40], Atina[41], Alba[42] ve Sparta’da[43] rastlanılmaktadır. Kat. No. 1, MS 2-3. yüzyıla; Kat. No. 2, MS 3-4. yüzyıla; Kat. No. 3, 4, 5, 6, 7, 8 ve 9, MS 4-6. yüzyıla aittir.
2. Tutamaksız Sığ Havan (Resim 3-4)
Bu grupta 3 havan ele alınmıştır (Kat. No. 10-12). Düz ağızlı, ağız kenarları yuvarlatılmış ve oval gövdelidirler. Genel olarak sığdırlar ve ağız kenarlarında tutamakları yoktur. Bu eserler kırık olduğu için kaidelerinin nasıl işlendiği tam olarak bilinememektedir. Ağız çapları 10 cm ile 24 cm arasında; korunan yükseklikleri ise 3.3 cm ile 6.9 cm arasında değişmektedir. Kat. No. 10, Bouleuterion; Kat. No. 11-12, Bazilika’da ele geçmiştir. Kat. No. 10, kum taşından, Kat. No. 11 ve 12 mermerden yapılmıştır. Üç eserde benzer form sergilemektedir. Bu grupta en şaşırtıcı eser Kat. No. 12’dir. Bu eserin gövdesinde, dışa hafif çıkıntı yapan akıtma deliği görülmektedir. Tutamaklı havanlarda, akıtaçlar kabın ağızı üzerinde yer almaktaydı ve akıtaçlar oluklu veya delikliydi. Bazı havanların ağzı üzerinde yer alan akıtaçlar ise, sadece dekoratif amaçlı yapılmaktadır ve bunlar yalancı akıtaç olarak tanımlanmaktadır. Bu eserdeki akıtaçın gövdede işlenmesi tekneleri andırmaktadır[44]. Ancak tekneler hem derin hem de geniş ağız çapına sahiptir. Bu şekilde işlenmesi bu kabın kullanım amacını diğerlerinden farklı kılmaktadır. Sıvı gıdalar için kullanılmış olsa da nasıl kullanıldığı soru işareti taşımaktadır.
Küçük çaplı olan üç eserin de kullanımı tutamaklı örneklerden çok farklı değildir. Ayrıca bu eserlerin kırık olması tutamaklı olup olmadığını da tam olarak yansıtmamaktadır. Eserlerin mevcut durumuna göre yorum yapılmıştır. Bu eserler mutfakta veya tıp ve kozmetik alanında kullanılmış olmalıdır.
Kat. No. 10 ve 11’in benzerleri Salla[45], Allionai[46] ve Sardes’te[47]; Kat. No. 12’nin benzeri Sparta’da[48] görülmektedir. Kat. No. 10, 11 ve 12 benzerleri ve bulundukları alanlarda ele geçen seramik ve metal eserler yardımıyla MS 4-6. yüzyıla tarihlenmektedir.
B. Grup 2
Burada 6 eser değerlendirilmiştir (Kat. No. 13-18). Derin havanların tutamaklı örneklerinin yanı sıra tutamaksız örnekleri de vardır. Tutamaklı ve tutamaksız olarak iki alt gruba ayrılmıştır. 3 eser tutamaklı (Kat. No. 13-15), 3 eser tutamaksız (Kat. No. 16-18) gruba girmektedir.
Tahılların ve baharatların dövülmesinde ve ezilmesinde kullanılmışlardır. Tahılların dövülmesi dışında, kuru gıdaların saklanmasında, ölü küllerinin konulmasında ve temizlikte kullanılan suyun tedariğinde de derin havanlara ihtiyaç duyulmuştur. Poupaki[49], büyük boyutlu havanların (holmos), yapı malzemelerinin karıştırılmasında kullanıldığını belirtmektedir. Bu derin havanlar, dibek olarak da adlandırılmaktadır. Derin havanlarda kullanılan havanellerinin ahşaptan yapıldığı düşünülmektedir. Derin bir kap içinde dövme veya ezme işlemi küçük bir havaneli ile yapılması olanaksızdır. Seramikler üzerinde gördüğümüz sahnelerde[50], büyük ve uzun havanellerinin kullanıldığını görmekteyiz. Bu havanlar tapınaklarda, hamamlarda, agoralarda, dükkânlarda, işliklerde ve evlerde karşımıza çıkmaktadır. Bazen nekropollerde de bu tür kaplar ile karşılaşılmakta ve urne kabı (ostothek) olarak kullanıldıkları bilinmektedir[51].
1. Tutamaklı Derin Havan (Resim 4-5)
Bu grupta 3 eser yer almaktadır (Kat. No. 13-15). Mermerden yapılan üç eser de kırık ve eksiktir. Ağız kenarlarında tek tutamak korunmuştur. Korunan durumlarına göre düz ağızlıdırlar ve ağız kenarında yer alan tutamaklar kare veya dikdörtgen form sergileyebilmektedir. Ağız çapları 21 cm ile 31 cm arasında değişirken; korunan ölçülere göre yükseklikleri 12.2 cm ile 17.7 cm arasında değişmektedir.
Kat. No. 13, Sütunlu Cadde’de bulunmuştur. İri grenli gri damarlı mermerden yapılmıştır. Düz ağızlı kabın ağız kenarında tek tutamak yer almakta ve tutamak gövdeye doğru kademeli olarak daralmaktadır. Kabın yüzeyi zımparalanmıştır.
Kat. No. 14, Oda Mezar II içinde bulunmuştur[52]. İnce grenli mermerden yapılmıştır. Kırık ve eksik olarak ele geçen eserin bu mezara ait olup olmadığı da kesin değildir. Mezar daha önceden tahrip edildiği için bu kabın mezara nasıl geldiği tam olarak bilinmemektedir. Ayrıca kırık olan eserin parçaları da bu mezar içinde bulunamamıştır. Dolayısıyla mezarla ilişkili olup olmadığını söylemek güçtür. Yine de mezarda bulunma durumuna göre bir varsayım yaparsak ölü hediyeleri arasında mezara bırakılmış hediyelerden bir tanesi ya da ölünün küllerinin konulduğu urne veya ostothek gibi işlevsel bir amaca hizmet etmiş olabileceğini düşünebiliriz.
Kat. No. 15, Büyük Hamam’da bulunmuştur. İnce grenli, gri damarlı mermerden yapılmıştır. Kabın iç yüzeyi zımparalanmış, dış yüzeyinde ise tarak izleri belirgindir. Düz ağızlı, ağız kenarında yer alan tek tutamak kırık olup, yüzeyde tutamak çıkıntısı görülmektedir. Bu havan, sıvı maddeler için kullanılmış olmalıdır. Özellikle su, zeytinyağı gibi sıvıların konulmasında kullanılmışlardır. Hamamda bulunmuş olması nedeniyle su için kullanılmış olması muhtemeldir.
Kat. No. 13, 14 ve 15, MS 4-6. yüzyıla tarihlenmektedir.
2. Tutamaksız Derin Havan (Resim 5)
Bu bölümde konu edilen 3 adet tutamaksız derin havan, kırık ve eksiktir. Bu eserler tutamaklı olanlarla aynı amaçlara hizmet etmiştir (Kat. No. 16-18). Korunan ölçülere göre, ağız çapları 23 cm ile 30 cm arasında değişen havanların yükseklikleri ise, 11.4 cm ile 27.4 cm arasında değişmektedir.
Kat. No. 16, Bazilika’da ele geçmiştir ve ince grenli, gri damarlı mermerden yapılmıştır. Düz ağızlı kabın dış yüzeyi taraklanmış ve kabaca işlenmiştir. Kat. No. 17, Büyük Hamam’ın Apodyterium bölümünde bulunmuştur. Düz ağızlı ve ağızdan gövdeye doğru form daralmaktadır. Kabın iç ve ağız kenarı zımparalanmış olup, dış yüzeyinde tarak izleri görülmektedir. Kat. No. 18, Batı Kent Kapısından Sütunlu Caddeye çıkılan ara merdivenlerde bulunmuştur. Ponza (sünger) taşından yapılan eserin ağız kısmı kırık ve eksiktir. Gövde ve kaidesi korunan eserin kaideye geçişinde yiv görülmektedir. Bu yivden sonra kaide dışa doğru ovalleşmekte ve düz kaide ile son bulmaktadır. 18.3 cm kaide çapına sahiptir. Ponza taşından yapılan eser gözenekli bir yapıya sahiptir. Gözenekli yapısından dolayı bu kapta kuru gıdalar saklanmış ya da dövülmüş olabilir.
Kat. No. 16’nın benzerleri, Demre-Myra Aziz Nikolaos Kilisesi’nde[53] görülmektedir. Kat. No. 16, 17 ve 18, benzerleri ve bulunduğu alanda ele geçen seramik, metal eserler ve sikkeler yardımıyla MS 4-6. yüzyıla tarihlenebilir.
Havaneli
Havanlarla birlikte kullanılan ve onlara işlevsellik kazandıran havaneli, Prehistorik dönemlerden itibaren kullanım görmüştür. Başlangıçta doğanın biçimlendirdiği taşlardan oluşan havaneli[54] daha sonra insanoğlunun elinde şekil bulmaya başlamıştır. Çünkü kullanım kolaylığı için insanoğlu kendine özgü şekillerde havaneli üretmiş ve kullanmıştır. Farklı biçim ve şekillerde yapılan havanellerinin en yaygın olanları dar uzun silindirik veya konik formludur[55]. Klasik Dönemde konik forma yatay tutma kolu eklenmiş olup, bu form Hellenistik ve Roma Dönemi’nde yaygın olarak kullanılmıştır[56]. Bu, zamanla literatüre “bükülmüş parmak” şeklinde girmiştir[57]. Havaneli; mutfaklarda nane, kişniş, rezene, biber gibi baharatların öğütülmesinde veya ezilmesinde kullanılmıştır. Taş ve ahşaptan yapılan bu havanellerinin hem mutfakta hem de boya ve ilaç yapımında kullanıldığı bilinmektedir.[58]. Havanelleri elle kavranabilecek bir form göstermekte olup; insanlar tarafından kullanımı kolay ve uygun görülen formlar tercih edilmiştir. “Hellenistik ve Roma Dönemi’nde tutma kolu üzerine çizgisel bezeme yapıldığı gibi tam bir parmak şeklinde yapılmış örnekler’de”[59] vardır. Burada değerlendirilen 5 eser kendi içinde 4 gruba ayrılmaktadır.
Grup 1: Bükülmüş parmak formlu (Kat. No. 19-20) (Resim 6)
Bu gruptaki havanelleri ezme ve tutma koluna sahiptir. Tutma kolu genellikle bükülmüş parmak formunda ve ezme kolu da silindirik bir şekilde aşağı doğru uzanmaktadır (Kat. No. 19 ve 20). Kat. No. 19, Hamam/Frigidarium’da bulunmuştur[60]. Yerel taştan yapılmıştır ve iri tanecikli yapısı vardır. Kat. No. 19’un tutma kolu kısadır. Kat. No. 20, Bouleuterion’da ele geçmiştir[61]. İnce grenli beyaz mermerden yapılmıştır. Yüzeyi zımparalanmıştır. Kat. No. 20’nin tutma kolu yayvan işlenmiştir. Kat. No. 19 ve 20, MS 2-4. yüzyıla aittir.
Grup 2: Konik formlu (Kat. No. 21) (Resim 6)
Kat. No. 21, Bazilika’da bulunmuştur. Mermerden yapılan eserin tutma kısmı kırık ve eksiktir. Ezme yüzeyi kullanımdan dolayı aşınmıştır. Ezme yeri dış konkavdır. Eserin bulunduğu yerde havan parçaları da ele geçmiştir. Bu veri ışığında bakıldığında eserin işlevsel olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Kat. No. 21, MS 4-5. yüzyıla tarihlenmektedir.
Grup 3: Üçgen köşeli form (Kat. No. 22) (Resim 6)
Bu grupta bir eser ele alınmıştır (Kat. No. 22). Üçgenimsi veya köşeli olan havanelleri bu grupta değerlendirilmiştir. Sadece ezme kolu olan havanelleri şekilsel olarak farklılıklar göstermektedir. Buradaki havanelleri standart bir form göstermemektedir. Diğer havanellerine göre, daha kaba işlenmiştir. Kaba malzemeleri ezme amaçlı kullanıldığı düşünülmektedir[62].
Kat. No. 22, Sütunlu Cadde’de 2019 kazı çalışmasında bulunmuştur. Kum taşından yapılmış ve üçgenimsi bir yapıya sahip olan bu eserin, yüzeyinde görülen aşınmalardan dolayı hem yatay hem dikey olarak kullanıldığı varsayılır. Genişliği 8.8 cm, cidar kalınlığı 4.3 cm ve korunan ölçülere göre yüksekliği 14.9 cm’dir. Kat. No. 22’nin benzer örneği bulunamamıştır. Bu eser bulunduğu tabaka ve diğer buluntular da dikkate alınarak MS 4-6. yüzyıla tarihlendirilmiştir.
Grup 4: Yuvarlak formlu (Kat. No. 23) (Resim 6)
Yuvarlak formlu örnekler bu grupta ele alınmıştır. Prehistorik[63] Dönem’den itibaren kullanılan formlardan bir tanesidir[64]. Yüzyıllar boyunca basit şekilde işlenmiş ve kullanılmıştır. Tek örnek ile temsil edilmektedir (Kat. No. 23). Genel olarak bu gruptaki havanelleri avuç içinde kavranabilecek şekildedir ve ezme işlemi için kullanılmış olmalıdırlar. Özellikle şifalı bitkileri ezmede küçük boyutlu avuç içinde kolayca kavranabilen havanelleri kullanılmıştır. Bu havanelleri erken dönemlerde kullanılmaya başlamış, fakat farklı amaçlar için de kullanımı söz konusudur. Bazı yayınlarda bu tip havanelinin perdah taşı olarak kullanıldığı[65], bazı yayınlarda ise cevher ezme taşı olarak geçtiği görülür[66]. Uzun bir süre bu tipin kullanımı farklı amaçlar doğrultusunda devam etmiş olmalıdır.
Kat. No. 23, Şapel civarında 2020 kazı sezonunda bulunmuştur. Sağlam, gri damarlı taştan yapılmış olan havaneli yuvarlak formludur. Ezme yüzeyi kullanımdan dolayı aşınmıştır ve eserin yüzeyi zımparalanmıştır. Benzerleri Sardes[67], Ephesos[68], Olbia[69] ve Chersonesus’da[70] bulunmaktadır. Kat. No. 23, MS 4-6. yüzyıla tarihlenebilir.
Sığ Kap (Resim 7)
Genel tanım itibarıyla bu kaplar sığ ve geniş çaplı, düz ağızlı, oval formlu ve çoğunlukla düz kaidelidirler. İki ya da üç parçadan oluşan, yüksek ayaklı, günlük yaşamda evlerde, agoralarda ve hamamlarda el ve yüz temizliğinde kullanıldığı gibi, vücudun tamamının temizlenmesinde de kullanılabilen bu tür kaplar, louterion ve perirrhanterion olarak adlandırılmaktadır[71]. Kullanım amaçları ve yerleri farklılık göstermektedir. Araştırmacılar louterionun günlük yaşamda; el ve yüz yıkamada[72], perirrhanterionun ise tapınaklarda dini amaca yönelik temizlikte[73] kullanıldığını belirtmektedirler. Tapınaklarda temizlik dışında adak eşyası olarak da görülen perirrhanterion, aynı zamanda rahiplere yiyecek ve içecek sunulmasında veya tanrıya sunulan yiyecekler için de kullanılmaktadır[74]. Mermer ve pişmiş topraktan yapılmış örnekleri bulunan bu kaplar MÖ 7. yüzyıldan itibaren kullanım görmeye başlamıştır[75]. Genel olarak her iki form, arınma amacına hizmet etmektedir. Bazı sığ kapların ağzı üzerinde yazıt görülebilmektedir[76]. Bu yazıtların açıklaması genelde iyi şans, başarı ve sağlıklı yaşam şeklinde olmaktadır ve tanrılara adak olarak bu sığ kaplar hediye edilmektedir. Çapları genel olarak büyük olup, sığ derinliğe sahiptir. Arkaik Dönemden itibaren kullanılan kap, Anadolu’da özellikle Batı Anadolu kentlerinde görülmekle beraber her kentte karşımıza çıkmaktadır. Louterion veya perirrhanterion[77] olarak işlev görmektedirler. Makalede ele aldığımız sığ kapların perirrhanteriona mı yoksa louteriona mı ait olduklarını söylemek zordur. Burada 2 eser değerlendirilmiştir (Kat. No. 24-25). Bu iki eser de dışa çekik ağızlıdır. Ağız çapları 47 cm ile 56 cm arasında değişkenlik göstermekte olup, bu kapların daha geniş çaplı örnekleri de vardır.
Kat. No. 24, 2021 yılında Sütunlu Cadde’de bulunmuştur. İnce grenli gri damarlı mermerden yapılmıştır. Kırık olan eser dışa çekik ağızlı, ağız üzerinde iki yiv ve ağızın dışa doğru olan en uç kısmında boncuk dizisi yer almaktadır. Gövde aşağı doğru daralmaktadır. Bu gruptaki diğer örneğe göre daha derindir.
Kat. No. 25, Sütunlu Cadde’nin üst terasında yer alan İşlik I’de bulunmuştur. İnce grenli beyaz mermerden yapılan eser, dışa çekik ağızlı, ağız üzerinde iki yiv, yuvarlatılmış ağız kenarı yayvan gövde, kaideye geçişte tek yiv ve düz bir kaideden oluşmaktadır. Kabın iç ve dış yüzeyi zımparalanmış ve cilalanmıştır. Kaidenin tabanı kabaca işlenmiştir. Kaidenin tabanının kaba işlenmiş olması, kabın bir altlık üzerinde yükseldiğini göstermektedir. Ayrıca kaide tabanının kaba işçiliği iş yükünden ve zamandan tasarruf olarak değerlendirilebilir.
Kat. No. 24’ün benzeri Hama’da[78] ve Sparta’da[79]; Kat. No. 25’in benzeri Parion[80], Allionai[81], Atina[82], Salamis[83] ve Or Agiva’da[84] görülmektedir. Kat. No. 24 ve 25, MS 3-4. yüzyıla tarihlendirilmektedir.
Tabak (Resim 7)
İnce cidarlı ve kaliteli olan tabaklar, havan ve diğer taş kaplara göre kullanım amacı farklılık göstermektedir. Mutfaklarda, hamamlarda ve gymnasiumlarda kullanılmışlardır. Bu kullanımlarının yanı sıra tanrıya sunu yapılırken veya cenaze törenlerinde ölen kişinin ardından sunulan yiyecekler ve içeceklerin adanmasında da tabaklardan faydalanılmıştır. Bu tabaklar pişmiş topraktan veya metalden yapıldığı gibi taştan da yapılmıştır. Burada 1 eser ele alınmıştır (Kat. No. 26).
Kat. No. 26, Batı Kent Kapısından Sütunlu Caddeye çıkılan ara merdivenlerde bulunmuştur. Gri damarlı, iri tanecikli mermerden yapılmıştır. Düz ağızlı ve oval gövdelidir. Kabın iç ve dış yüzeyi zımparalanmıştır. Yüzeyinde aşınma ve bozulmalar görülmektedir. Bu durum mermerin tanecikli yapısından kaynaklanmaktadır. 12 cm ağız çapına, 3.1 cm yüksekliğe ve 1 cm cidar kalınlığına sahiptir. Kat. No. 26, MS 3-4. yüzyıla tarihlendirilmektedir.
Çanak (Resim 7)
Çanaklar derin, geniş ve yayvan gövdeli kaplardır. Kâselere benzemekle beraber daha derin ve geniş çaptadırlar. Burada 2 eser değerlendirilmiştir (Kat. No. 27-28). Ağız çapları 18 cm ile 36 cm arasında değişmektedir. Korunagelen yükseklikleri sırayla 4.8 cm ve 11.8 cm’dir.
Kat. No. 27, bazalttan yapılmıştır. Tapınağa giden ahşap yolda yapılan çalışmalar sırasında bulunmuştur. Düz ağızlı ve ağız kenarında derin yiv yer almaktadır. Bu kabın kapaklı olduğu düşünülmektedir.
Kat. No. 28, ince grenli mermerden yapılmıştır. Dışa çekik düz ağızlıdır ve gövde kaideye doğru daralmaktadır. Bu kap, Bazilika’da bulunmuş olup, yangına maruz kalmış ve oldukça kötü durumdadır. 2020 yılı kazı sezonunda bazilika ile bitişik olan yapıda geç döneme ait kireç ocağı tespit edilmiştir. Bu kap da muhtemelen burada kireç üretmek amacıyla yakılmaya çalışılan mermerlerden bir tanesidir. Ancak tam olarak yanmayıp sadece tahrip olmuş şekilde günümüze ulaşabilmiştir. Kat. No. 28’in benzeri, Ephesos’da[85] görülmektedir. Kat. No. 27 ve 28, hem benzerlerinden yola çıkılarak hem de bulunduğu alanlardaki seramik, sikke ve diğer buluntularda göz önüne alındığında MS 3-4. yüzyıla tarihlendirmek mümkündür.
Sonuç
Geç Antik Çağ’da taş kap, kazılarda ele geçen önemli bir malzeme olmasına karşın, genelde değerlendirme açısından geri planda kalmış bir malzemedir. Kazı çalışmalarında az sayıda ele geçmesi ve araştırmacılar tarafından bu malzemenin tam olarak bilinememesi de bir etkendir. Ancak son yıllarda yapılan kazı çalışmalarında araştırmacıların bu malzemeyi daha çok tanımlamaya ve önemi anlamaya başladığı da yayınlardan anlaşılmaktadır. Taş kapların kazılarda genelde kırık olarak ele geçmesi de malzemeyi tanımlamayı güç kılmaktadır. Bu gibi yayınların sayısı arttıkça araştırmacıların bu malzemeyi daha kolay ayırt edebileceğini söyleyebiliriz. Syedra kazılarında şimdiye kadar 31 taş kap parçası ele geçmiştir. Burada incelenen 28 parçanın tamamı bütünlüğünü koruyamamış taş kap formlarına ait profilli parçalardır. Malzeme olarak mermer, bazalt, kum taşı ve ponza (sünger) taşından yapılmışlardır. En yoğun grubu havan oluşturmaktadır ve bunu havaneli takip etmektedir. Tabak, çanak ve sığ kap örnekleri de az sayıda örnekle temsil edilmektedir. Havan ve havaneli, tahılların öğütülmesi ve dövülmesinde, ilaç ve kozmetik ürünlerinin ezilmesinde; derin havanlar, zeytinyağı, şarap yapımında ve inşaat alanında harç yapımında; sığ kaplar, temizlikte; tabak, çanak ve havanlar, mutfakta servis kabı, meyve ve yumurta kabı olarak kullanılmıştır. Syedra’daki taş kaplar, kentin farklı alanlarında bulunmuştur. Kent genelinde taş kapların görülmesi kullanım alanın geniş olduğunu göstermektedir. Kat. No. 1, Oda Mezar I, Kat. No. 2, Oda Mezar I çevresinde; Kat. No. 14, Oda Mezar II’de bulunmuş olup; mezarlara ölü hediyesi olarak bırakılmış olabileceklerini düşündürmekle beraber mezar sahiplerinin de tıp alanında çalışan rahip doktorlar olabileceğini de akla getirmektedir. Ayrıca Kat. No. 2 ile 8, yarım bırakılmış örneklerdir. Kat. No. 8 üzerindeki pergel izleri yapım aşamasını gösteren önemli veridir. Bu iki buluntu kentte bir atölyenin varlığını gösteren önemli buluntulardır. Sonuç olarak bu taş kaplar, Roma Dönemi’nde farklı amaçlar için kullanılmış ve üretilmiştir. Bu taş kaplar, MS 2. yüzyıl ile MS 6. yüzyıl arasına tarihlenmektedir.
KATALOG
EKLER