signaque dat digitis medio cum pollice iunctis
Ovidius, Fasti V, 433-434
Nazarın var olduğuna inanılan düşünce her ne kadar günümüzde çok yaygın olsa da bu inanışın geçmişi çok daha eskilere uzanmaktadır. Antik Dönem’de de insanlar nazar ve kem gözden çekinmişler ve kendilerini korumak için çeşitli yöntemlere başvurmuşlardır. Bu yöntemlerden bazıları söz, dua benzeri konuşarak yapılan eylemler olduğu gibi, düşüncelerini sembolize ettikleri belirli hareketlerle de kem gözü kendilerinden uzakta tutmayı amaçlamışlardır. Bunlardan bir tanesi de manus fica’dır. Yumruk yapılmış bir elin başparmağının işaret parmağı ile orta parmak arasına yerleştirilmesi ile yapılan hareket, Antik Dönem’den itibaren nazardan korunmak için kullanılmış bir el işaretidir[1] . Antik Mısır’da da kötülüğü kovucu güce sahip olduğu kabul edilen[2] bu hareketin kem gözlü bakışlar üzerindeki etkisine Hellenistik Dönem’de ve özellikle de Roma İmparatorluk Dönemi’nde inanılmaktaydı.[3] Roma Dönemi’nde 9, 11 ve 13 Mayıs’ta kutlanan Lemuria bayramındaki ritüellerden biri de, Ovidius’un Fasti’de anlattığı gibi[4] , pater familias’ın ölülerin kötü ruhlarını kovmak için yaptığı manus fica işaretidir.[5] Manus fica bugün hâlâ özellikle İtalya ve Güney Amerika’da aynı anlamını sürdürürken; farklı coğrafyalarda ise bir nevi hakaret olarak kullanılmaktadır.[6]
Nazardan koruduğuna inanılan hareketleri yapmak kadar, onu sembolize eden bir amuleti takmak da aynı inancın izdüşümü olarak Antik Dönem günlük hayatında yerini almıştı.[7] Kem gözden korunmak için doğumda pater familias’ın aileye kabul ettiği bebeklerle başlayan amulet takma geleneği[8] , Romalıların yetişkin hayatlarında da devam etmekteydi. Amuletlerin yaşamdaki koruyuculuğuna olan inanç, mezar hediyesi olarak bırakılmalarıyla da ölümden sonraki yaşamda da süreceğine duyulan ümidin bir göstergesidir. Yüzükler ve yarı değerli taşlardan yapılmış yüzük taşlarının yanı sıra, pandantifler amuletlerin en yaygın kullanılan biçimleri olarak bilinmektedir.[9] Antik Dönem’de nazardan korunmak için kullanılan amuletlerin kışkırtıcı, müstehcen ya da farklı bir biçimde dikkat çekici olmaları gerektiğine inanılmaktaydı.[10]
Farklı merkezlerden ele geçen buluntular bir arada değerlendirildiğinde manus fica betimleri tipolojik olarak değişik formlarda tek başına[11] ya da sıklıkla, phallus gibi, eşit derecede güçlü başka apotropaik sembollerle birlikte betimlenmiş[12], nazarı kendinden uzak tutmak isteyenlerin tercih ettiği amuletler arasında da yer almıştır. Manus fica’nın kadın genital organını, erkek ve kadının cinsel birleşmesini ve de doğurganlığı sembolize ettiği varsayılmaktadır.[13] Bu bağlamda koruyucu sembollerin birlikte kullanılması ile etkilerinin artacağına olan inançla sıklıkla phallus ile beraber tasvir edilmiştir.[14]
Sahip olduğuna inanılan apotropaik gücü ile kem gözden korunmak için insan vücudundan ayrı olarak yapılmış tek başına phallus tasvirleri Roma Dönemi’nde doğurganlıktan ziyade iyi şans getirmesi için tasarlanmış altın, bakır alaşımı ya da kemikten yapılmış amuletlerde, kabartmalarda, grafitilerde ya da günlük kullanım eşyalarında betimlenen geniş bir kullanım alanına sahiptir[15]. Marcus Terennius Varro’nun De Lingua Latina’da da söz ettiği gibi[16] genç erkeklerin “kendilerini korumak için” boyunlarına fascinum – tanrısallaştırılmış phallus biçiminde bir amulet taktıkları bilinmektedir.[17] Aynı zamanda bu amuletleri Romalı erkekler cinsel güç sembolü olarak da kullanırlardı.[18] Phallik tasvilere sahip takılarla mezar hediyesi olarak da sıklıkla karşılaşılmaktadır.[19] Phallus betimlerinin apotropaik işlevini daha da açık hâle getirmek için, göz gibi doğrudan ya da kadın genital organını sembolize eden manus fica gibi dolaylı yoldan tasvir edilerek eşlik eden motifler oldukça yaygındı[20].
Koruyuculuk gücünü arttırdığına inanılan mercan ya da kara amber gibi bazı yarı değerli taşlardan[21], garnet, kaya kristali[22], altın[23] ve fayanstan[24] örnekleri bulunmakla birlikte ele geçen manus fica ve bir ucu manus fica, diğer ucu phallus betimli amuletler çoğunlukla bakır alaşımından ve kemikten yapılmıştır.[25]
Çift uçlu amuletler tipolojik olarak düz gövdeli ve merkezinde bir asma deliğine sahip formdakiler[26], iç bükey gövdeli ve merkezinde bir asma deliğine sahip formdakiler[27], üstte bir asma halkasına bitişik dışbükey veya içbükey formlu uçlara sahip formdakiler[28] olmak üzere üç farklı tipte karşımıza çıkmaktadır. Dışbükey ve içbükey formlu uçlara sahip olan pandantiflerin üzerinde ayrıca üçüncü başka bir figürün betimlendiği örnekler de bulunmaktadır.[29]
Düz[30] ve iç bükey gövdeli, merkezlerinde bir asma deliğine sahip çoğunlukla kemikten yapılmış amuletlerin, genellikle kolye, bilezik, yaka iğneleri[31] ya da bir kemerde[32] pandantif olarak kullanıldığı; dairesel bir asma halkasına sahip dışbükey ve içbükey formlu uçlarla sonlanan bakır alaşımından yapılmış örneklerin ise at koşum takımlarına[33], savaş arabalarına veya kalkanlara[34] tutturulduğu bilinmektedir. Gövde üzerindeki asma deliklerinin özel bir yeri olmamakla birlikte forma uygun olarak en ergonomik alana açıldıkları görülmektedir. Anlaşıldığı üzere bu eserler yapan zanaatkârın ya da takacak kişinin isteğine ya da kullanım alanına göre de şekillenmekteydi.
Bu makalenin konusunu Patara kazılarında ele geçen manus fica ve phallus betimli iki kemik amulet oluşturmaktadır. Anadolu’dan bugüne değin yalnızca manus fica olarak tasarlanmış altı örneğe karşın[35]; Patara buluntuları dışında, manus fica ve phallus’un bir arada betimlendiği iki amulet[36] bilinmektedir. Bu nedenle çift taraflı betimlenmiş Patara buluntusu bu amuletlerin Anadolu özelinde nadir olarak karşımıza çıktığını söylemek yanlış olmayacaktır.
1 No.lu amulet[37] (Figür 1) Patara’nın gömü tipolojisi içerisindeki yoğun bir grubu oluşturan oygu mezarlardan Günlük Mevkii’nin güneybatı yamacındaki Oygu Mezar 16’dan ele geçmiştir[38]. 2.9 cm uzunluğunda ve 0.7 cm genişliğindedir. Çift uçlu amuletin bir ucunda manus fica ve diğer ucunda ise bir phallus tasvir edilmiştir. El uzun bir biçimde betimlenmişken phallus kısmı daha kısa olarak gösterilmiştir. Yumruk yapılmış elin başparmağı işaret parmağı ve orta parmak arasına yerleştirilerek manus fica hareketini yapar biçimde tasvir edilmiştir. Parmaklar ince uzun yapıda, bitiş noktaları ise keskin bir profille gösterilmiştir. Elin iç kısmında parmakların daha plastik bir görünüm kazanması amacıyla keski yardımıyla avuç kısmının daha da inceltildiği anlaşılmaktadır. Phallus ile eli ayıran bölümde iki adet üzerinde yivlerin bulunduğu, bilezik benzeri profilli süsleme betimlemeyi ayıran kısım olarak biçimlendirilmiştir. Phallustaki detaylar kazıma tekniğiyle yapılmıştır. Özenli bir işçiliğe sahip ve perdahlanmış olan amuletin üzerinde işlenmesi sırasında kullanılmış alet izleri görülebilmektedir. Phallus kısmında profilli süslemenin altında daire biçimli bir askı deliği bulunmaktadır.
2 No.lu amulet[39] (Figür 2) ise Patara’nın kamusal alanındaki konumu ile Prytaneion olarak adlandırılan yapıdaki[40] çalışmalar sırasında bulunmuştur.[41] 6.7 cm uzunluğunda ve 1.5cm. genişliğindedir. Çift uçlu amulet bir ucunda manus fica işareti ve diğer ucunda şematize bir phallus ile betimlenmiştir. Parmaklar stilize olarak kazıma ile belirtilmiş ve ayrıntılar keskin hatlarla verilmiştir. Elin bilek kısmında tek profilli bir süsleme yer almaktadır. Bu süslemenin hemen altında ise 0.3 cm genişliğinde dairesel biçimli küçük bir asma deliği bulunmaktadır. Oldukça stilize ince kazıma çizgilerle verilmiş phallus bölümü ile manus fica’nın betimlendiği bölüm arasındaki orantısal durum 1 No.lu amuletle ters orantılıdır. Bu örnekte phallus kısmı daha uzun verilmişken, ilk amulette ise yumruk biçimindeki el kısmı daha büyük bir alanı kaplamaktadır.
Bu iki amuletteki manus fica ve phallus tasvirlerinin farklı büyüklüklerde yapılmış olmasını, özel bir anlama sahip olduklarını düşünmekten öte, biçimlendiren zanaatkârın kişisel yorumu olarak kabul etmek doğru olacaktır. Manus fica ve phallus’un boyutlarından ziyade iki apotropaik figürün birlikte kullanımının getirdiği anlam ön plana çıkmaktadır.
1 No.lu amuletin bulunduğu Oygu Mezar 16’ya mezar hediyesi olarak bırakılmış terracotta figürin[42], metal buluntular[43], cam[44] ve pişmiş toprak unguentariumlar[45], takılar[46] ile MS 3. yüzyıla tarihlendirilen tek sikke dışında, sikkeler[47] MÖ 1. - MS 1. yüzyıl aralığına tarihlendirilmektedir. Mezar kontekstinin bir bütünlük içerisinde olması, sözü edilen buluntunun net tarihlendirilmesini mümkün kılmaktadır. Flaviuslar Dönemi’nde inşa edildiği düşünülen Prytaneion’da[48] ele geçen 2 No.lu amulet ise analojik değerlendirmeler ışığında MS 1. yüzyıla tarihlendirilmektedir[49].
Patara’da ele geçen bir ucu manus fica ve diğer ucu phallus şeklinde tasarlanmış çift betimli amuletler, düz gövdeli ve bu tip amuletler için karakteristik olduğu bilinen[50] merkezlerine yakın yerde dairesel asma deliklerine sahiptirler. Analojik olarak literatürdeki benzer örnekler Roma İmparatorluğu’nun siyasi erk alanı içerisindeki farklı coğrafyalarda ve özellikle de imparatorluğun kuzey ve batısındaki eyaletlerde ve askeri yerleşim yerlerindeki MS 1. - 2. yüzyıla tarihlendirilen kontekstlerde karşımıza çıkmaktadır.[51] Askerlerin savaşla iç içe olması durumunda kendilerini ve çok değerli olan atlarını korumak adına da koşum takımlarında kem gözü kovucu etkisiyle amulet olarak kullanmışlardır. Colchester[52], Verulamium[53], Southwark[54], Colonia Ulpia Traiana (Xanten)[55], Colonia Claudia Ara Agrippinensium (Köln)[56], Mainz[57], Tyndaris[58], Aquileia[59], Pompeii[60], Delos[61] gibi merkezlerde ele geçen amuletler ve Patara amuletleri her biri kendine özgü farklılıklar içermekle birlikte ortak bir betim paydası içerisinde biçimlendirilmişlerdir.
Anadolu’da bugüne kadar bulunmuş amuletler ise çoğunlukla tek yönlü manus fica betimlidirler. Antandros Nekropolü’nde ele geçen iki fildişi örnek mezar konteksti ile MÖ 2. Yüzyıla[62], Alpu Kocakızlar Tümülüsü’nde[63] ve Laodikeia Nekropolü’nde[64] altından yapılmış mezar hediyesi olan manus fica betimli amuletler de bulundukları mezarların kontekstleri ile MÖ 1. - MS 1. yüzyıla, Gordion’da[65] bulunmuş fayanstan yapılmış örnek ve Olympos’ta bulunan kemik amulet[66] ise Roma Dönemi’ne tarihlendirilmektedir. Patara dışında manus fica ve phallus betimlerinin bir arada yapıldığı çift uçlu iki amulet Kibyra ve Ephesos’ta ele geçmiştir. Kibyra Nekropolü’nde mezar hediyesi olarak kullanıldığı düşünülen amulet MS 1. - 2. yüzyıla tarihlendirilmiştir[67]. Ephesos’ta ele geçen ve Roma Dönemi’ne tarihlendirilen amuletin tipolojik olarak dikkat çekici yanı ise manus fica hareketi yapan elin başparmağının da bir phallus olarak biçimlendirilmesidir[68]. Bu tarihlendirmeler hem Patara’da hem de imparatorluğun egemenlik alanındaki diğer buluntu merkezlerinde ele geçmiş çift uçlu amuletlerin tarihlendirmesiyle de uyuşmaktadır.
Stephen Greep, Colchester’de bulunan örnekler bağlamında manus fica ve phallus betimli amuletlerin karışık bir kolyeden ziyade tek parça olarak takıldığını belirtmektedir.[69] Bu görüşü destekleyecek biçimde ele geçen Xanten’da bakır bir tel kalıntısı ile bulunmuş kemik amulet[70] gibi başka örnekler bulunmakla birlikte; Catterick’de bir bebek mezarında bulunan beş adet bakır alaşımlı amulet ise Adam Parker’a göre tek bir kolye üzerinde birlikte kullanılmış olmalıdırlar.[71] Tyndaris’te de phalluslu bir amulet, halka biçimli cam ve kavun biçimli yeşil fayans boncuklarla birlikte bir ipe dizili hâlde mezar buluntusu olarak ele geçen manus fica ve phallus betimli amulet aynı kolyeye aittir.[72] Patara’da Oygu Mezar 16’da ele geçen 1 No.lu amulet de sunak, herme, hançer biçimli kemik amuletler, halka biçimli kemik, cam ve frit boncuklarla beraber ele geçmiştir. Buluntu durumlarından anlaşıldığı kadarıyla beraber bulunduğu boncuk ve amuletlerle birlikte bir kolyeye ait olması muhtemel bu manus fica ve phallus betimli amulet kem gözden koruyucu fonksiyonu ile bilinçli olarak mezara bırakılmış ve ölü kültü kapsamında tercih edilmiştir[73]. Bir buluntunun hangi bağlamda kullanılmış olabileceğine dair bir ipucu vermekten uzak koşullar için sıklıkla yapılan karşılaştırmalı değerlendirmelere bu bağlamda başvurulduğunda bu amuletlerin tek başına takıldığı önerisini de dikkate alarak Patara buluntusu 2 No.lu amuletin de tekli bir pandantif olarak kullanıldığını söylemeyi mümkün kılmaktadır.
Manus fica ve phallus betimli amuletler kullanan kişinin kendisini veya mezara defnettiği aile yakınlarını kem gözden uzak tutmak üzere sembolik bir anlamla kullanılmıştır. Tasarımlarının ise standart bir şema içermediği aksine bu amuletlerin zanaatkârların ya da onları taşıyanların kişisel tercihleri ile biçimlendirildiği anlaşılmaktadır. Arkeolojik buluntular için analojik değerlendirmelerin yayınlanmış eserler üzerinden yapılıyor olması manus fica ve phallus betimli amuletlerin de coğrafi dağılımını buluntu merkezleri üzerinden yapabilmeyi olanaklı kılmaktadır. Bununla birlikte MS 1. - 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun siyasi egemenlik alanındaki farklı merkezlerde bulunması aynı zamanda bir kültürel kimlik göstergesi olarak da kabul edilebileceğini düşündürür. Lykia-Pamphylia eyaletinin başkenti Patara’da ele geçen bu iki amulet, Patara’ya dışarıdan gelmiş ya da Pataralı bir Roma vatandaşının kendisi ya da yakınlarını kem gözlerden sakınmak amacıyla kullandığı kişisel eşyalar olarak değerlendirilebilir.
EKLER