Giriş
Batı Anadolu’nun denizle buluştuğu Kıyı Ege kesimi, konumu, coğrafi özellikleri ve iklimi sayesinde Anadolu kültürlerinin Ege ve Batı kültürlerine açılan bir kapısı olmuştur. Söz konusu bölge Prehistorik Çağ’dan itibaren birçok yerleşim görmesine karşın, prehistorik merkezler deniz seviyesine bağlı olarak değişen kıyı çizgisi ve denize dökülen nehirlerin getirdiği alüvyon nedeniyle çoğunlukla toprak altında kalmıştır[1] . Araştırma ve kazıların yetersizliği nedeniyle yirmi yıl öncesine kadar Kıyı Ege Bölgesi Neolitik Dönemi ile ilgili neredeyse hiçbir şey bilinmemekteydi. 1965 yılında Batı Anadolu’da başlatılan yüzey araştırmaları ve 1990’dan itibaren sınırlı sayıdaki kazıdan ve yüzey araştırmalarından elde edilen bulgular, bu bölgenin Prehistorik kültürünü anlamamıza yardımcı olmuştur[2] . Yapılan araştırmalarla birlikte Kıyı Ege’de; Ege Gübre, Çukuriçi ve Yeşilova-Yassıtepe Höyüğü kazıları[3] Neolitik Döneme ilişkin önemli bilgiler sunmakla birlikte, ilerleyen dönemlerde bu kazılardan sadece Yeşilova Höyüğü çalışmaları devam edebilmiş, diğer alanlardaki çalışmalar sona ermiştir. Bu nedenle özellikle İzmir’den başlayarak Kıyı Ege boyunca sadece Yeşilova Höyüğü’nden bilgi elde edilebilmektedir[4] . Yeşilova dışında Batı Anadolu’da kuzeyde bir ada yerleşimi olan Uğurlu, en kuzeyde ise Hocaçeşme[5] Balkan-Ege ilişkisini ortaya koyan başlıca yerleşimler olarak görülebilir. Buna ek olarak Kıyı Ege’ye en yakın konumdaki Kemalpaşa Ovası’nda Ulucak, Torbalı Ovası’nda Dedecik-Heybelitepe kazılarında Neolitik Dönem sürecine ilişkin yeni ve önemli bulgular elde edilmiştir[6] .
İzmir’in Prehistorik Yerleşim Alanı ve Yeşilova Höyüğü Kazısı
Kıyı Ege Bölgesi’nde 2005 yılında kazısına başlanan Yeşilova Höyüğü, Yassıtepe ve İpeklikuyu ile birlikte (Resim 1) İzmir’in Prehistorik Yerleşim Alanı’ndaki üç merkezden biridir[7] . 2005 yılından bu yana, yapılan çalışmalarda Batı Anadolu çanak çömlekli Neolitik Dönem’in bütün süreçlerine ilişkin bulgular elde edilmiştir.[8] Yeşilova Höyüğü’nün özellikle Neolitik Dönemin sonuna tarihlenen IV 1a,b,c ve 2. tabakaları Ege Neolitik kültürünün özgün buluntularına sahiptir. Sözü edilen bu tabakalar, Batı Anadolu kronolojisinde Geç Neolitik Dönem olarak adlandırılan tartışmalı bir sürecini işaret eder. Bazı yazarlar tarafından Güneydoğu ve İç Anadolu kronolojisi ile eşitlenerek terminolojik bakımdan “Geç Neolitik-Erken Kalkolitik” olarak tanımlanan bu süreci[9] , Ege Bölgesi ve Yeşilova’daki kültürel devamlılık dikkate alınarak “Geç Neolitik” olarak adlandırmaktayız. Bu dönem ve mimari bulguları bu yazımızın ana konusunu oluşturmaktadır.
Batı Anadolu Neolitik süreci içinde Geç Neolitik Dönem’in kültürünün ulaştığı seviyeyi, Yeşilova Höyüğü buluntuları ve mimari kalıntıları üzerinde izlemek mümkündür. Yerleşimin bu dönemde höyüğün güneybatısına doğru yayılım gösterdiği anlaşılmaktadır[10]. Bu katlara ait mimari kalıntılar çoğunlukla IV1a-c tabakalarından elde edilmiştir (Resim 2, 3). Yeşilova Höyüğü’nde bu tabakalardan alınan yanmış ağaç örnekleri üzerinde Amerika’da BETA Laboratuvarında yapılan C14 analizleri de IV1a katından MÖ 5975-5945/5920-5740, IV1c katından MÖ 5985-5765 ve IV2 katından MÖ 6020-5890 ve MÖ 6010-5895 tarihlerini vermiştir. Bu tarihler aynı zamanda Ege Bölgesi Neolitik sürecinin gelişkin son evresini temsil etmektedir.
Yeşilova Höyüğü’nde Neolitik tabakaları örten ve kalınlığı 2 metreyi bulan alüvyon tabakaları altında, Neolitik Dönem’in son katları olan IV 2 tabakasında yedi, IV 1c de üç, IV 1b tabakasında sekiz ve Neolitik Dönem’in son sürecine ait IV 1a tabakasında ise sekiz yapı ortaya çıkartılmıştır (Resim.3).
IV 2 tabakada 10, 11 ve 13 no.lu yapıların taş temelli yuvarlak planlı kulübeler şeklinde yapıldığı görülmüştür. 1,50, 1,90 ve 2 metre çapındaki yuvarlak yapıların birbirlerine bitişik durumda inşa edildikleri ve 0,30m’lik taş temele sahip oldukları anlaşılmıştır. Üst yapısının ağaç ve çamur kullanılarak inşaa edildiği düşünülen yapılardan Y10’un içinde 16,30 m seviyesinde günlük yaşama ilişkin kalıntılardan biri olarak sıkıştırılmış yanmış çamurdan tabanı olan bir ocak tespit edilmiştir (Resim 4).
Aynı tabakada yer alan 12 no.lu yapı içinde bulunan biley taşları ve yarı işlenmiş kemikler de bir işliğe işaret eder. Yapı içinde yarı işlenmiş kemiklerin yanı sıra, kemik işlemeye yarayan taş aletler bulunmuştur (Resim 5). Buluntulardan biri, ortasında kanal şeklinde boşluklar olan bir biley taşıdır. Benzerlerine Ulucak ve Çukuriçi Höyükte rastlanan bu tür biley taşlarının[11], Anadolu’da çanak çömleksiz Neolitik Dönem’den itibaren kullanıldığı bilinmektedir[12]. Yeşilova Höyüğü’nde taban üzerinde in situ olarak ele geçen aletin ortasındaki kanal, bileme sırasında sürtünmeden kaynaklanan bir parlaklığa sahiptir.
IV 2 tabakasında ortaya çıkan yuvarlak planlı yapılar Kıyı Ege Bölgesi için ayrıcalıklı bir özellik olarak karşımıza çıkar. Bölgede yapılan kazılardan Ege Gübre’de tek örneğini bulduğumuz yuvarlak planlı yapıların[13], Yeşilova Höyüğü’nde IV 4 katından itibaren kullanılmaya başladığı anlaşılmaktadır. Bu tür yapılara son kez IV 2 tabakasında rastlanmıştır. IV 2 tabakasından sonra IV 1a-c tabakalarına ait yapıların değişen talepler doğrultusunda büyüyerek dörtgen planlı yapılara dönüştükleri anlaşılmaktadır. Bu durum bulgular dikkate alındığında yeni gelen topluluklardan ziyade artan nüfusa bağlı olarak daha çok insanın barındığı kalıcı konutlara olan ihtiyaçtan kaynaklanmış olmalıdır.
Geç Neolitik Dönem’e ait IV 1a-c tabakalarındaki dörtgen planlı yapılar (Resim 2) yaklaşık 0,40-0,80 m kalınlığında taş temel üzerine inşa edilmiştir. Yapıların temel üzerinde yükselen duvarlarında çoğunlukla pisé duvarlar kullanılmıştır. Ancak IV 1c tabakası yapılarının duvarında işlenmiş taşlar ve kırık kerpiç parçalarının olması buranın yapı inşa tekniği bakımından diğerlerine göre farklı olduğunu göstermektedir. (Resim 6).
IV 1c yapılarının 0,80 m kalınlığındaki taş temelleri üzerinde andezit ve tüf malzemeden altüst öğütme taşları kullanılmıştır. Bunların önemli kısmında kırıklar mevcuttur. Kazılar sırasında yapıların içinde ve dışında çoğunluğu kırıldığı için işlevini yitirmiş bu tür yüzlerce taş bulunmuştur (Resim 7). Bu durum taşların tahıl ve kil öğütme işlikleri dışında da kullanıldığını ortaya koymuştur. Öğütme maksadıyla işlenmiş taşların ilk kez farklı bir amaçla, devşirme malzeme olarak yapı duvarlarında kullanıldığının görülmesi önemlidir. Bornova’da dere kenarlarında ve ova üzerinde yoğun olarak ortaya çıkan yuvarlak yüzeyli bu tür taşların düzeltilerek öncelikle alt-üst öğütme taşına dönüştürüldüğü, işliklerde kullanımlarının ardından düzleşen yüzeyleri nedeniyle duvarlarda değerlendirildikleri anlaşılmaktadır. Göller Bölgesi Neolitik yapılarının duvarlarında kullanılan “plono-konveks” formlu kerpiçler[14] gibi bu inşaat tarzının, Ege taş mimarinin öncüsü niteliğinde olduğunu söyleyebiliriz. IV 1c tabakasına ait yapıların taş duvarlarının çamur harçla üst üste tek sıra taşla örülüp ve dirençsiz şekilde yapılmaları nedeniyle, perde duvar niteliğinde oldukları görülmüştür. Bu nedenle yapıların çatıları, duvarlardan destek almayacak şekilde ağaç destekli kırma çatılar şeklinde yapılmış olmalıdır (Resim 8). Yapı içindeki ağaç destekler duvar kenarlarındaki taş altlıklar üzerine oturtulmuştur.
Neolitik Dönem’de ilk kez yüksek taş duvarlar inşa edilmiştir. Ancak statik açıdan çok da sağlam olmayan bu duvarlar Y17 yapısında olduğu gibi içeri doğru yıkılmıştır. Yıkımın meydana gelen deprem sonucunda ya da insan eliyle olduğuna dair kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Ancak yapı içlerinde canlılara ilişkin herhangi kemik vb. bulguya rastlanmaması yapıların bilinçli bir şekilde terkedildiğini ve yıkıldığını gösterebilir. Bu, “yapı gömme” geleneği ile bağlantılı olmalıdır (Resim 9) ve bu durumu destekleyecek arkeolojik kanıtlar mevcuttur. Yeşilova Höyüğü Geç Neolitik tabakalarındaki yapıların içi, bilinçli olarak toplandığı anlaşılan parçalanmış kerpiç yığınları ile dolu durumda ortaya çıkartılmıştır. Benzer bulgular IV 1a ve b tabakalarındaki yapılarda da görülmüştür (Resim 10).
IV 1c tabakasından sonra, IV 1a-b tabakalarında da mimari açıdan yeni uygulamalarla karşılaşılmaktadır. Bu tabakaya ait 0,60-0,80 m kalınlığında taş temelleri olan örnekler 5x6, 6x8, 9x10 boyutlarında yan yana inşa edilmiş dikdörtgen planlı yapılardan oluşmaktadır (Resim 2, 3, 10, 11). Yapılarda, taş temellerinin üstünde kerpiç harcı dolgusunun tercih edildiği, alt-üst öğütme taşlarının duvarlarda kullanılmaktan vazgeçildiği anlaşılmaktadır. Ayrık planda inşa edilen yapıların genellikle batı taraflarında taşlarla yapılmış platformlar ve her birinin içinde tahıl ve toprak öğütmek için kullanılan işlikler bulunur. Yapıların içinde ve dışında ele geçen serpantin balta, çakmak taşı kesiciler, tezgâh ağırlığı gibi bulgular, bunların taş işliği ve dokuma işliği gibi günlük hayata dair mimari yapılar olduğuna işaret eder. Günlük yaşamın en temel ihtiyaçlarından olan fırınların yapı içlerine yapıldığı gibi, ortak kullanılan avluda da yer aldığı görülmüştür.
Tek odalı yapıların kapılarının uzun ya da kısa duvarlar üzerine güneye doğru açıldığı saptanmıştır. Tabanları sıkıştırılmış topraktan yapılmış yapıların taş temel üst yapısına ilişkin günümüze fazla bir kalıntı ulaşmamıştır. Ele geçen kerpiç blokları, dökme kerpiç şeklinde yapılan ince duvarların varlığını işaret etmektedir (Resim 12). Bu durumda taş temeller üzerinde çatısı ağaç direklerle taşınan yapıların, yaklaşık 5 cm kalınlığındaki ince perde duvarlarının (pisé) olduğunu söylemek mümkündür.
IV 1a tabakasına ait yapı duvarlarının, dökme kerpiç (pisé) duvar şeklinde yapıldığı düşünülmektedir. Pisé duvarlar, Ege Gübre’de, Çukuriçi Höyük’te, Bademağacı’nda ve Ilıpınar’da kullanılmıştır[15].
Yeşilova Höyük Neolitik tabakalarının son evrelerinde, IV 1 a-c katlarında, nüfus artışına bağlı olarak daha büyük aile gruplarının yaşadığı, bu durumun 30-90 metrekare boyutlarında dörtgen planlı büyük konutların ortaya çıkmasına neden olduğu anlaşılmaktadır. Radyal planda sıralanan yapılar ortak bir avluya bakmaktadır.
Evlerin genel planı, kırma çatıları, duvar teknikleri ve birbirinden ayrı inşa edilmeleri Kıyı Ege Neolitik kültürüne özgüdür. Bu tür mimari özellikler Ege Gübre III, Çukuriçi IV tabakalarındaki yapılarda da görülebilmektedir[16]. Ege Bölgesi’nde Neolitik Dönem sonunda ortaya çıkan ve daha çok kişinin barınmasına olanak sağlayan, düzenli bir yerleşim planına sahip bu tür mimari değişim, aynı zamanda organize olan bir toplumla birlikte nüfus artışına da işaret eder.
Yeşilova Höyüğü IV 1c tabakalarında ortaya çıkan ve IV 1a tabakasında düzenli bir plana ve yerleşim tarzına dönüşen yapıların küçük ölçekli bir maketi IV 2 tabakasında bulunmuştur (Resim 13).
9 cm uzunluğunda 7,6 cm genişliğinde kilden pişirilerek yapılmış ev modeli, Batı Anadolu’da bulunan tek örnektir. Kırma çatılı ev maketinde giriş kabartmalı olarak dar tarafta gösterilmiştir. Anadolu’da Akeramik Dönem’e ait Çayönü ev modelinin[17] düz damlı olarak yapıldığı göz önüne alındığında Kıyı Ege Bölgesi Neolitik Dönem evlerinin kırma çatılı mimari tarzının bu modelle iyi bir şekilde yansıtıldığını söylemek mümkündür. Olasılıkla kil ev, içine tahıl koymak suretiyle taşınabilir kült objesi olarak bereket ile ilgili kullanılmış olmalıdır. Bu tür ev modellerine daha çok Neolitik Dönem’in sonunda Ege’nin Batı yakasında ve adalarda rastlanmıştır. Yunanistan’da Teselya, Makedonya ve Boeotia’da bulunmuş örneklerin[18] de kırma çatılı evleri sembolize ettiği görülmüştür. Bu tür yapılar Ege coğrafyasının karakteristik bir mimari tarzı olarak kabul edilmelidir.
Yeşilova Höyüğü IV 1a-c tabakaları mimari özellikleri dikkate alındığında, Ulucak Höyüğün IV. katında yer alan düz damlı bitişik düzende inşa edilmiş yapılarıyla aralarında farklılık göstermektedir (Resim 2, 3). Ulucak IV’de mekânların taş temel üzerine kerpiç bloklarıyla inşa edilmiş olması ve yan yana inşa edilen ev gruplarının sokaklarla birbirinden ayrıldığı mahalleler şeklindeki yerleşim tarzı[19] düz damlı Anadolu mimarisine daha yakındır. Buna karşın Ege Gübre III, Çukuriçi VIII ve Uğurlu IV tabakalarına ait yapılar[20] Yeşilova Höyüğü kırma çatılı, çoğunlukla taş duvarlı yapıları ile benzer özelliklere sahiptir. Bu yerleşimlerde duvarların inşasında kerpiç blokları kullanılmamıştır. Bu nedenle Neolitik Dönem’de Kıyı Ege’nin İç Batı Anadolu’ya göre iklim şartlarına bağlı olarak farklı mimari yapılanma ve yaşam tarzının barındırdığı anlaşılmaktadır.
Yeşilova Höyüğü Geç Neolitik Dönemi’nde mimari yerleşim tarzı açısından ortak avluya açılan yapı dizilimlerinin ön plana çıktığı söylenebilir (IV 1a). Kıyı Ege bölgesi’nde ortak avlular, yaşamın önemli alanlarından biridir. Bu gibi yerleşimlerde gündelik yaşamın İç Anadolu’dan farklı olarak Çatalhöyük’te olduğu gibi düz dam üzerinden ortak avluya kaydığı anlaşılmaktadır. Ortak bir avlu etrafında sıralanan yapılardan oluşan yerleşim tarzı Neolitiğin sonunda Doğu Marmara Bölgesi yerleşimlerinde de yaygınlaşmıştır. Kalkolitik Dönem’e ait Aktopraklık B alanı ve Ilıpınar VI-V yapı katları[21] radyal planda avlu etrafına yan yana dizilmiş yapılardan oluşmaktadır. Kerpiç duvarlı 35-40 metrekarelik alanı kaplayan evlerin temel özelliği, önceden tasarlanarak benzer planda yapılmış olmalarıdır. Ilıpınar VI yapılarının iki katlı payandasız inşası teknik olarak Aktopraklık yapılarından farklılık göstersede alan içi düzenlemeleri benzerdir. Plan açısından benzer uygulamaya aynı bölgede Barçın VId tabakasında ve Aşağı Pınar 6 yerleşmelerinde rastlanılmıştır[22]. Buradaki yapılar dal örgü tekniğiyle inşa edilmelerine karşın avlu etrafında radyal planda dizilmiş bitişik nizam yapılardan oluşan bir plana sahiptir. Kalkolitik Döneme ait benzer planı Göller Bölgesi’nde Hacılar I katında da görmekteyiz. Burada da yapıların bitişik nizamda inşa edildiği anlaşılmaktadır[23]. Ancak Doğu Marmara Bölgesi ve Göller Bölgesi’ndeki yapılar bitişik nizamda, çoğunlukla taş temel kullanmadan benzer planda inşa edilmiş olmaları bakımından, Kıyı Ege Bölgesi mimarisinden ayrılmaktadır. Ayrıca yapıların tavanları kıyı Ege Bölgesi’nden farklı olarak düz damlı yapılmıştır.
Plan açısından ortak avlulu ev mimarisinin, hayvancılığın gelişmesi ve tarım ürünlerinin saklanıp günlük işlerin yapılabildiği ortak kullanım alanlarına olan gereksinimin artmasıyla geliştiğini söyleyebiliriz. Köy yaşamında evlerin arasında birçok ortak çalışma gerektiren faaliyetlerin bu tür avlular içinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Erken Tunç Çağı’nda Batı Anadolu’da devam eden bu plan, bir ölçüde komün hayatının ortaya çıkardığı bir yerleşim tarzı olarak da görülebilir. Yeşilova Höyüğü Neolitik Dönem yapıları; taş duvarları, ayrık düzendeki planları, ortak kullanım alanları ile Kıyı Ege Bölgesi mimari geleneğini temsil etmektedir.
Sonuç
Sonuçta, Yeşilova Höyüğünün, yerleşim planı, mimari geleneği ve buluntuları ile İç Batı Anadolu’dan farklı olarak “Kıyı Ege Kültürü” adını verebileceğimiz özgü bir kültüre sahip olduğu anlaşılmaktadır. Ağaç dikmelerle taşınan kırma çatılı taş ve pise duvarlı birbirinden ayrı inşa edilmiş yapılardan oluşan mimari geleneğin yağmurlu kıyı iklime bağlı olarak geliştiği söylenebilir. Ele geçen pişmiş toprak ev modeli mimari bulguları doğrular niteliktedir. Yapıları aralarından geçen dereyi set duvarlarıyla kontrol altına alıp, radyal düzende inşa ettikleri anlaşılmaktadır. Ele geçen çok miktardaki taş ağırlıklardan ağ balıkçılığı yapan ve deniz kabuklularını toplayan Yeşilova Neolitik toplumunun; İzmir’in içindeki yaşamlarının başlangıcı, yayılımları ve diğer yerleşimlerle ilişkileri, devam eden kazı çalışmaları sürecinde daha iyi anlaşılacaktır. Bu bilgiler aynı zamanda Ege Neolitik sürecine de önemli katkılar sunacaktır.