Giriş
Sinop il merkezinde, Balatlar Kilisesi olarak tanınan yapı topluluğunda arkeolojik kazılar, 2010 yılında Prof. Dr. Gülgün Köroğlu başkanlığında başlamış olup 2021 yılı itibarıyla çalışmalar on ikinci yılını tamamlamıştır[1] .
Yapı kalıntılarının bulunduğu alan, kent surlarının dışında yer almaktadır. Roma ve Bizans Dönemlerinde Sinope kentinin sur dışına doğru genişlediğini hem Sinop Müze Müdürlüğü’nün gerçekleştirdiği kazılar hem de Balatlar kazı çalışmaları göstermektedir.
Kazılar öncesinde sadece yüksek duvarları görülebilen ve Balatlar Kilisesi olarak tanınan yapı kalıntısının tarihiyle ilgili olarak anlatılan efsanevi görüş, buranın Roma’nın büyük düşmanı olarak bilinen Geç Helenistik Dönem kralı “Mithridates’in Sarayı” olduğu şeklindedir. Kazılar öncesinde yapı hakkında en doğru tahmini bilgiler ve plan çizimlerini, Karadeniz’in Orta Çağ Dönemi eserleri ve topoğrafyasıyla ilgili geniş bir araştırma gerçekleştirmiş olan Bryer ve Winfield yayımlamıştır[2] . Balatlar Kilisesi’nde gerçekleştirilen arkeolojik kazı çalışmaları ve buluntuların değerlendirilmesiyle bu yapı kompleksinin, 2. ya da 3. yüzyılda, Roma Dönemi’ne ait sıralı plan tipinde bir imparatorluk hamamı olduğu ve hamamın Geç Helenistik Dönem kalıntıları üzerine inşa edildiği sonucuna ulaşılmıştır[3] . Hamam kompleksinin çok geniş bir alana yayıldığı görülmektedir. Kazılar öncesinde yapının sadece üç mekânının duvarları görülebilirken toprak altında da yapının pek çok bölümünün olduğu kazılar sayesinde gün ışığına çıkarılmıştır. Hristiyanlığın resmî din olmasının ardından yapının hamam işlevini yitirdiği anlaşılmaktadır. Hamamın caldariumunun doğusuna, apsis eklenerek kiliseye çevrilmiş, tepidarium (ılıklık), frigidarium (soğukluk) ve palaestra (oyun/ spor alanı) bölümleri de Hristiyan dinî mimarisinin gerektirdiği işlevler için kullanılmıştır. Bu kilisenin, 6. yüzyıl ortalarında büyük ihtimalle bir deprem sonucu tonozunun çökmesinden sonra güney haç koluna küçük bir mezar şapeli yapılmıştır. Buluntular bu kilisenin, 6. yüzyılın ikinci yarısından 11. yüzyıl sonlarına kadar kullanıldığını göstermektedir. Bu şapelle birlikte hamam dönemindeki kullanım işlevi bilinmeyen ancak 6. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kilise ve gömü alanı olarak kullanılmış olan XV numaralı mekânın da dinî amaçla kullanıldığı anlaşılmaktadır. İlk evresi Roma Dönemi’ne tarihlenen ve işlevi tam olarak belirlenemeyen bir hamam yapısına ait olan I numaralı mekân, 13-20. yüzyıllar arasında buraya inşa edilen ve Meryem’in Ebedi Uykusu’na (Koimesis) adanmış olan manastırın kilisesi olarak kullanılmıştır. Bu çalışma kapsamında, özellikle yapının 5. yüzyıl başlarında Roma hamamından kiliseye dönüştürülmesi sırasında gerçekleştirilen değişiklikler ve apsis mekânı üzerinde durulacaktır.
Roma hamamının sıcaklık mekânı olan caldarium, Latin haçı planlıdır. Kazı çalışmalarında burası VIII numaralı mekân olarak numaralandırılmıştır. Yapının orta alanı çapraz tonozla, haç kolları ise beşik tonozla örtülmüştür. Bu mekânın büyük havuzu, güney haç kolunda bulunmaktadır. Diğer haç kollarının köşe bölümlerinde de küçük havuzlar yer almaktadır. Havuzların kenar bölümleri ve zemininin, mavimsi gri-beyaz Marmara Adası mermerleriyle kaplanmış olduğu, mevcut mermer parçalarından ve sıva izlerinden anlaşılmaktadır.
Yapı, kiliseye dönüştürüldüğü dönemde hem caldariumun haç kollarındaki yedi havuz hem de tepidariumun karşılıklı iki havuzu doldurularak gömü alanı olarak kullanılmıştır. Ayrıca kazılar sırasında, opus tessellatum tekniğinde tesseraların, in situ olarak değil de havuzların içinde taneler hâlinde bulunması duvarlarda mozaik kaplamaların olduğuna işaret etmektedir. Yapının doğu duvarında, üzeri kırmızı ve yeşil kıvrık dallı stilize bitkisel desenli duvar resimlerinin yer aldığı görülebilmektedir. Yine bu erken dönemde, haç kollarının birleştiği merkez mekânın (naos) zemini kesilerek bu alanda dikdörtgen biçimli bir hücre oluşturulmuştur. Kripta olarak kullanıldığı anlaşılan bu hücre, ısıtma ya da su sistemiyle ilişkili olarak duvarları Horasan harcıyla kaplanmış dar, yuvarlak kemerin kesilip doğu ve batısının doldurulmasıyla oluşturulmuştur. 2012 yılı kazıları sırasında ortaya çıkarılan bu alanın kuzey kesimi, bir seki şekline getirilmiştir. Çalışmalar sırasında dağınık hâlde insan kemikleriyle karşılaşılmıştır. Yapının kilise olarak kullanıldığı dönemde, kriptanın üzerinin ahşap bir kapakla örtülmüş olması gerekmektedir.
Yapının güney haç kolunda, hamamın büyük havuzu yer aldığından güney duvarı sağır bir duvarla kapatılmıştır. Duvarın üst kısmında, mekânı aydınlatması için açılmış pencereler olmalıdır. Ancak bu kısımlar günümüze ulaşmadığından kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Güney haç kolunun doğu ve batı duvarları, üçerli gruplandırılmış iki sıra yuvarlak kemerli nişlerle hareketlendirilmiştir. Hamam kullanımı sırasında, bu nişlere heykel ve kabartmalar yerleştirilmiş olmalıdır. Haç planlı yapının diğer üç yöndeki (kuzey, doğu ve batı) duvarları ise ortada kemerli kapılar, iki yanında ise kemerli nişler şeklinde düzenlenmiştir.
Yapının doğu kesimine yarım daire planlı apsis ve bema eklenirken iki yandaki nişlerin ortasından geçecek bir yayla duvar, yarım daire şeklinde kesilip ortadaki kapı yok edilmiştir. Böylece apsisin, naosa açılan kemer açıklığı oluşturulmuştur. Bu kapının eşik taşı, in situ olarak hâlen durmaktadır. Kesilen duvarın iki yanına, tuğla seviyesinde ikişer mermer plaka yerleştirilmiştir. Hamamın doğu haç kolunun kapı vasıtasıyla açıldığı arkadaki dikdörtgen planlı mekânın (XVIII numaralı mekân) Roma Dönemi’ndeki işlevi henüz aydınlatılmış değildir. Apsis ve bema, bu alana 5. yüzyılda inşa edilmiştir. 1,60 m kalınlığında, 6,50 m dışa taşkın, içte ve dışta yarım daire planlı olan apsis duvarı, taş ve tuğla sıralarından oluşan almaşık duvar tekniğiyle inşa edilmiştir ve bu işçilik, hamamın duvar işçiliğiyle uyumludur. Apsisin dışında, duvarın tam orta kesimine, taş üstüne inancın ve koruyuculuğun simgesi olarak bir haç kazınmıştır.
Balatlar’daki Roma hamamının haç planlı caldariumunun, kiliseye dönüştürülmesi aşamasında doğu duvarının kesilip şekillendirilmesi ve bu alanda apsis ile bema oluşturulması aşamasında büyük bir çaba sarf edildiği anlaşılmaktadır. İçte ve dışta yarım daire planlı apsis düzenlemesi, Karadeniz başta olmak üzere çoğunlukla Anadolu ve Anadolu dışında Erken Bizans Dönemi’nden itibaren inşa edilen ya da tapınaktan dönüştürülen dinî yapılarda karşımıza çıkmaktadır. Mimari farklılıkları göz önünde bulundurulduğunda, Sinop Çiftlik Köyü Kilisesi (5. yüzyıl)[4] , Sinop İş Geliştirme Merkezi civarındaki kilise (5-6. yüzyıl), Karadeniz Ereğlisi Orhan Gazi Camii (5-6. yüzyıl)[5] , Yunanistan Mastichari Bazilikası (5. yüzyıl)[6] , Yunanistan Arethousa, Paliambela Bazilikası (6. yüzyıl)[7] , Caričin Grad Güneybatı Kilisesi (6. yüzyıl)[8] , Sırbistan Balajnac yakınındaki Kulinima Bazilikası (6. yüzyıl)[9] , Sırbistan Svinjarica Kilisesi (6. yüzyıl)[10], Arnavutluk/Albania Amantias Bazilikası (5-6. yüzyıl)[11], Girit Souda, Erken Bizans Bazilikası (4-7. yüzyıl), Girit Itanos Erken Bizans Bazilikası (5-7. yüzyıl), Girit Mallia Erken Bizans Bazilikası (5-7. yüzyıl)[12], Karabük Eskipazar Kilise B (5-6. yüzyıl)[13], Karabük Eskipazar Kilise A (6. yüzyılın ilk yarısı)[14], Mesembria Kuzey Liman Bazilikası (5. yüzyıl)[15] gibi birçok yapının doğusunda, içten ve dıştan yarım daire planlı merkezi apsis bulunmaktadır[16]. Balatlar yapı topluluğunun doğusundaki çalışmaların devam ettirilmesi sonucunda elde edilen veriler, bu alandaki apsis ve liturjik bağlam hakkında daha kapsamlı bilgi edinilmesini sağlayacaktır.
Apsis, içten 8,44x4,87 m, dıştan ise 10,55x6,50 m ölçülerindedir. Apsisin içinde 7,75x3,27 m ölçülerinde ve 0,49 m yüksekliğinde, iki basamaklı synthronon yer almaktadır. Synthrononun doğusu, kuzey ve güneyine oranla daha sağlamdır. Apsisin batısında 8,44x3 m ölçülerinde, kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen biçimli bema yer almaktadır. Apsis ve bemanın, ortalama 2,25 m duvarları günümüze sağlam olarak ulaşmıştır[17].
Apsis duvarın üst kısmının çok düzgün bir şekilde sonlandırıldığı görülmektedir. Bu kesimde, pencerelerin tabanlarına ait olabilecek düzenli izler belirlenmiştir. Apsisin iç kısmında ise synthronona ait iki basamak yer almaktadır. Basamakların dikey yüzlerinde, sıva üzerine yapılmış krem tonda bordürlerle birbirinden ayrılan ve siyah ince bir konturla sınırlandırılan mermer taklidi dikdörtgen pano şeklindeki duvar resimlerinde, kırmızı, krem ve siyah-gri tonlar hâkimdir[18]. Synthronon basamaklarının mermer ya da ahşapla kaplanmış olması mümkün olmakla birlikte günümüze bir şey ulaşmamıştır.
Apsisin Opus Sectile Zemin Döşemesi
Kazı çalışmaları sırasında yapılan stratigrafik incelemeler apsisin inşa evreleri, plan özellikleri ve tarihlendirilmesi hakkında önemli veriler sunmuştur. Bu kesimde gerçekleştirilen çalışmalar, apsis ve bema zemininin, opus sectile tarzında mermer plakalarla kaplı olduğunu göstermiştir. Roma Dönemi yapılarında uygulanan opus sectileleri çoğunlukla zemin döşemelerinde ve duvarlarda çeşitli kompozisyonlar oluşturularak uygulanmıştır. Erken Bizans Dönemi ve sonrasında da büyük boyutlu mermer parçalarından oluşturulan zengin geometrik ve bitkisel kompozisyonların, dinî yapılarla sosyal yapılarda ekonomik koşullar dâhilinde tercih edildiği bilinmektedir[19].
Opus sectile kompozisyonlara ait olduğu belirlenen in situ ince kireç harcı (nucleus) üzerindeki izler incelenerek opus sectile döşemenin mermer plakalarının, henüz belirlenemeyen bir tarihte tamamen söküldüğü fakat ince kireç harcının korunarak günümüze ulaştığı görülmektedir. Harç üzerindeki izlerden pano ve plakaların ölçüleri alınmış, fotoğrafları çekilerek rölöveleri hazırlanmıştır. Geometrik kompozisyona sahip opus sectilenin tümü belirlendikten sonra panolara ait eksik kısımları tamamlanarak restitüsyon önerisi sunulmuştur. Opus sectilenin tarihlendirilmesi ve yorumlanmasında arkeolojik buluntular, stratigrafik incelemeler ve analojik veriler referans alınmış, panolar benzer örneklerle karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Geometrik opus sectile döşemesi, dikdörtgen üç farklı kompozisyon ve altı panodan oluşmaktadır. Üç farklı kompozisyona sahip opus sectilenin çevre bordüründe kalın mermer levhalar, ortadaki dikdörtgen panoların aralarında ise daha ince mermer bordürlerin bulunduğu belirlenmiştir (Çizim 1-2). Motiflerde kare, altıgen, sekizgen ve üçgen küçük plakalar kullanılmıştır. 2019-2020 yıllarında gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar sırasında tespit edilen opus sectile parçalarında siyah, füme, beyaz, kırmızı, yeşil, gri dışında füme/gri, kırmızı/gri ve beyaz/gri tonları hâkimdir. Opus sectile panolar, hamamın kiliseye dönüşüm evresinde, apsisin inşasından sonra apsis zemin döşemesi olarak yapılmış olmalıdır. 6. yüzyıl sonlarında yukarıda da belirttiğimiz üzere yapının deprem veya benzeri bir tahribat sonucunda, yapının kullanılamaz hâle gelmesinden sonraki bir dönemde panoların sökülerek tahrip edildiği tespit edilmiştir.
Apsiste tespit edilen opus sectile zemin döşemesine ait in situ harç kalıntıları, kompozisyonun sadece merkezi pano dışında diğer panolarının geometrik formda olduğunu göstermiştir. Merkezi panonun ince harcı aşındığı için buradaki panonun kompozisyonu hakkında bilgi sahibi olunamamıştır. Özellikle tüm panoları çevreleyen kalın bordürlerin izleri ve günümüze ulaşan in situ parçalar, bordürün mermer malzemeden inşa edildiğini göstermektedir. Dış bordürü gri-beyaz dikdörtgen mermer plakalarla sınırlandırılan kompozisyonun içindeki panolardan doğudakiler 0,17 m kalınlığında, diğerleri ise ortalama 0,08-0,10 m kalınlığındaki mermer plakalarla birbirinden ayrılmaktadır.
Apsis ve bemanın tamamını kapsayan opus sectileden günümüze sadece kenar bordürlerine ait birkaç in situ parça ile geometrik kompozisyonun yatak harcı ulaşabilmiştir. Çeşitli ölçülerdeki opus sectile zemin harcı, kompozisyonun 11 panodan oluştuğunu göstermektedir. Bu panolar, aynı kompozisyona sahip karşılıklı iki aynı pano ile bema merkezinde yer alan farklı bir kompozisyondan oluşmaktadır. Çeşitli boyutlarda geometrik süslemelerden oluşan 11 panolu opus sectilenin bema kompozisyonu, kuzeyden güneye beş dikdörtgen panodan ibarettir. Panolardan dıştakiler ve içtekiler birbiriyle aynı, merkezdeki ise farklıdır. En dıştaki panolarda, kare ve altıgenler kullanılarak oluşturulmuş geometrik bir kompozisyon (1-5. panolar 1,87x1,45 m), içteki panolarda (2-4. panolar 1,87x0,93 m) kare, altıgen ve sekizgenlerden oluşan geometrik formlar yer almaktadır. Bemanın merkezindeki dikdörtgen panoda (3. pano 1,87x2,80 m) ise altıgen ve üçgenlerle oluşturulmuş geometrik yıldızlar bulunmaktadır. Bemanın doğusunda, apsis yarım dairesinin içinde, yukarıdan aşağıya sıralanmış panolardan kuzey ve güneydeki panolar aynı kompozisyona sahiptir.
1. ve 5. panolarla aynı fakat daha küçük kompozisyona sahip panolar (6-8. pano 0,91x1,03 m), kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. 7. pano, apsis ile bemanın ortasında, kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Panonun çevresi, 0,17 m kalınlığında kalın bir bantla çevrilidir ve 1,19x1,52 m ölçülerindeki merkezi panonun kompozisyonuna ait harçlar aşındığı için tanımlanamamıştır. 9-11. panolar, apsis yayının içinde ve en doğuda yer almakta olup aynı kompozisyona sahiptirler. 1,54x1,03 m ölçülerindeki panolar, içte apsis yayını takip etmektedir. Kare, üçgen ve eşkenar dörtgenler kullanılarak oluşturulan kompozisyonlara sahip olan 9 ve 11. panoların merkezinde yer alan 10. pano, 1,87x1,54 m ölçülerinde, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır.
Büyük oranda tahrip edilmiş opus sectile döşemedeki panoların kenar bordürlerinden sadece bemanın güney ve güneydoğusunda küçük parçalar günümüze ulaşabilmiştir. Diğer kesimlere ait parçalar yerinden sökülmüş, sadece izleri görülebilmektedir. Tahrip olan panolar ve bordürlerden günümüze ulaşan harç üzerindeki izler ve derzlere ait kalıntılar, bemanın güneyi ve apsis içinde belirgin bir şekilde görülmektedir.
Mekânik temizlik sonunda, opus sectilenin kompozisyonu daha belirgin biçimde ortaya çıkarılmıştır. Kullanılan kompozisyonlar arasında; yayvan altıgen ve eşkenar dörtgenlerden oluşan sekizgenler, yayvan altıgen, kare ve eşkenar dörtgenlerle oluşturulmuş sekizgenler, üçgen ve altıgenlerle oluşturulmuş yıldızvari formlar, merkezi kare içinde eşkenar dörtgen ve köşelerdeki üçgenlerle oluşturulmuş geometrik kompozisyonlar yer almaktadır. Bu kompozisyonlar, opus sectile zemin döşemesinin zenginliğine işaret etmektedir (Çizim 3-11).
Değerlendirme ve Sonuç
Anadolu’da Erken Bizans Dönemi kiliselerinin apsis ve bema zeminlerinin süslemesinde opus sectile uygulaması yaygındır. Küçük renkli levhaların bir araya getirilmesiyle oluşturulan kompozisyonlar, figürlü ve geometrik olmak üzere iki şekilde gözlemlenmektedir[20]. Balatlar’daki apsis ve bema kompozisyonlarında tamamen geometrik düzenlemeler tercih edilmiştir. Bu dönemde opus sectilelerdeki kompozisyonların desenlerinde artış görülmektedir[21]. Geometrik kompozisyonlarda, dörtgen motiflerin yanı sıra üçgen, eşkenar dörtgen, kare, altıgen ve sekizgenler kullanılmıştır[22]. Erken Bizans Dönemi’nde sadece zeminde değil duvar kaplamalarında da opus sectile uygulanmıştır. Bitkisel ve hayvan figürlü opus sectilelerin, duvar ve zemin kaplama örnekleri İstanbul Ayasofyası’nda zirveye ulaşmıştır.
Balatlar’daki Erken Bizans Dönemi kilisesinin apsis ve bemasında geometrik düzenlemeli kompozisyonlar, Anadolu örneklerinde de (Ankara Ulus (5-6. yüzyıl)[23] ve Tarsus Roma Hamamı (5. yüzyıl)[24], Elaiussa Sebaste Bazilikası[25], Magnesia Latrina (4-5. yüzyıl)[26], Olba Manastırı, Kuzey Kilise (5-6. yüzyıl)[27], Antalya Demre Aziz Nikolaos Kilisesi (6. yüzyıl)[28], Antakya Hamamı F Yapısı[29], Denizli Hierapolis Aziz Philippus Kilisesi[30], Denizli Laodikeia Merkezi Kilise (5-6. yüzyıl)[31] ve Mersin Kelenderis Agora Bazilikası (5-6. yüzyıl)[32] gibi merkezlerde de sıklıkla tercih edilmiştir.
Balatlar’daki Roma hamamının palaestrası olan X numaralı mekânda, 2020 ve 2021 yılında gerçekleştirilen kazılarda Roma Dönemi yapısının duvar kaplamalarında kullanılan farklı renklerde mermerlerden kesilmiş geometrik desenlerin yanı sıra yaprak, dal ve çiçek gibi bitkisel desenlerle de karşılaşılmıştır.
Balatlar’da, caldariumun doğu haç kolunun yeniden düzenlenmesiyle oluşturulan klisenin apsis ve beması gibi kutsal kabul edilen bir alanda karşımıza çıkan opus sectilelerde görülen üçgen, kare, altıgen ve sekizgen geometrik şekiller ve bunlarla oluşturulan kompozisyonlar, 5.-6. yüzyıl örneklerinde görülen İstanbul[33], Balıkesir[34], Denizli[35], Aydın[36], Antalya[37], Mersin[38], Adana[39], Antakya[40], Ankara[41], Konya[42], KKTC Salamis[43] ve Trabzon[44] opus sectile kompozisyonlarıyla benzerlik göstermektedir. Panolar şeklinde düzenlenen geometrik kompozisyonlar, ortada kalın mermer bantlarla birbirinden ayrılırken kenarlarda daha kalın kenar bordürüyle çevrelenmektedir. Erken Bizans Dönemi opus sectile uygulamalarında sıkça görülen kare ya da dikdörtgen panolar, bantlarla birbirinden ayrılmaktadır[45]. Sinop örneğinde de benzer uygulama söz konusudur. Balatlar Kilisesi opus sectilelerinin yapısal olarak panolar hâlinde uygulanması 5-6. yüzyıla tarihlendirilen başka birçok dinî, sivil ve sosyal yapının zemin döşemeleri ile benzerlik göstermektedir. Desen ve kompozisyon açısından değerlendirildiklerinde; Ankara Ulus (5-6. yüzyıl)[46] ve Tarsus Roma Hamamı (5. yüzyıl)[47], Elaiussa Sebaste Bazilikası[48], Magnesia Latrina (4-5. yüzyıl)[49], Olba Manastırı, Kuzey Kilise (5-6. yüzyıl)[50], Antalya Demre Aziz Nikolaos Kilisesi (6. yüzyıl)[51], Antakya Hamamı F Yapısı[52], Denizli Hierapolis Aziz Philippus Kilisesi[53], Denizli Laodikeia Merkezi Kilise (5-6. yüzyıl)[54] ve Mersin Kelenderis Agora Bazilikası (5-6. yüzyıl)[55] gibi Erken Bizans Dönemi’ne tarihlendirilen yapıların opus sectileleri ile benzer özelliklere sahip oldukları tespit edilmektedir.
Tüm bu özellikler ve analojik değerlendirmeler kapsamında, ele alınan opus sectileyi 5-6. yüzyıllara tarihlendirmek mümkündür. Farklı bölgelerde yer almalarına rağmen, yukarıda bahsi geçen yapılardaki 5-6. yüzyıl opus sectile döşemeleri, çoğunlukla geniş bantlarla çevrelenmiş panolardan oluşmakta olup bu panolarda hem ortak kompozisyon şemalarının hem de zamanla ortak form repertuarının kullanıldığı görülmektedir. Bu dönem yapılarında uygulanan opus sectilelerin ortak özelliği, kompozisyonda altıgen, kare ve üçgen gibi şekillerin kullanılmasıdır. Bu durum 5-6. yüzyıl opus sectile uygulamaları için dönem özelliğidir.
Hristiyanlığın resmî din ilan edilmesi üzerine Paganlara ait tapınak, hamam ve daha pek çok sosyal yapı kiliseye dönüştürülerek kullanılmıştır[56]. Özellikle 5. yüzyılla birlikte bu değişim ve dönüşüm hızla kendini göstermiştir[57]. İmparator I. Theodosius, 392 yılında yayımladığı fermanla[58] Paganların ibadetlerini ve kutsal kabul ettikleri tören ile bayramları yasaklamış, tapınaklarını yıktırmış ya da kiliseye dönüştürülmesi buyruğunu vermiştir[59].
Sinop hamam yapısının mekânları, gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalarla tanımlanmış, hamam bu sayede tarihlendirilerek plan bakımından yorumlanabilmiştir. Frigidarium, mezarlık ve atrium (avlu) olarak kullanılırken caldarium ise kilise olarak işlevlendirilmiştir. Bu dönemde, caldariumun doğusuna ilave edilen apsis üzerinde gerçekleştirilen incelemeler, günümüze ulaşan ince kireç harcı üzerinde tespit edilen in situ geometrik formlar, apsis ve bema zemininin opus sectile kompozisyonu hakkında önemli bilgiler sunmuştur.
Balatlar’daki Erken Bizans Dönemi kilisesinin aktif kullanıldığı 5. ve 6. yüzyıllar, aynı zamanda Sinop’un imar faaliyetleri açısından öne çıktığı bir dönemdir. Sinop, farklı hava koşullarında kullanılabilen iki limanı sayesinde Karadeniz’in en önemli ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Karadeniz çevresindeki liman kentleri başta olmak üzere, başkent Konstantinopolis (İstanbul), Ege ve Akdeniz arasında etkin bir ticari ve ekonomik güce sahipti. Ayrıca eski kaynaklarda sık sık Sinoplu olduğu vurgulanan denizcilerin, balıkçıların ve bahçivanların koruyucusu Aziz Phokas’a ait kült ve haç merkezi ve Sinop’ta bulunduğundan, kentin dini açıdan da önemli bir konuma sahip olduğu anlaşılmaktadır[60].
Sinop’un tarihine ışık tutan, Roma Dönemi’nden Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarına kadar farklı işlevlerle kullanılan ve Balatlar adıyla tanınan yapı kalıntısı, orijinalinde kamusal amaçla inşa edilmiş bir yapı kompleksi olmasına rağmen, Hristiyanlığın resmî din olduğu 5. yüzyıl başlarından 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar uzun süreçte dört ayrı kiliseye ev sahipliği yapmıştır.
Opus sectile döşeme ortaya çıkarılıp gerekli koruma ve onarım çalışmaları yapıldıktan sonra kompozisyon üzerinde yapılan incelemeler sonucunda opus sectilenin restitüsyon önerisi hazırlanmış, bunun sonucunda ise kompozisyonun simetri gözetilerek hazırlandığı belirlenmiştir. Özellikle tam karşı akslarda yer alan panoların, birbirleriyle aynı ölçü ve kompozisyonlara sahip oldukları görülmüştür. 5-6. yüzyıla tarihlendirilen opus sectileyi, bu restitüsyon sayesinde kompozisyon özellikleri açısından incelemek ve karşılaştırmak kolaylaşmıştır. Tamamen geometrik tipte, 11 panodan oluşan kompozisyonda panolar, bantlarla çerçevelenerek birbirinden ayrılmıştır. “Restitüsyon Çalışmaları” başlığı altında her bir pano, kompozisyon türü, kullanılan geometrik şekiller ve ölçüleri bakımından tek tek analiz edilmiştir. Bu anlizler sonucunda, bir pano dışında kalan 10 panonun kompozisyonu tespi edilerek retitüsyonları hazırlanmıştır. Dört farklı geometrik kompozisyonun uygulandığı opus sectilede 1, 5, 6, 8 ve 10 numaralı panolar birbirinin aynı, 1 ve 5 numaralı panolarda kullanılan plakaların diğerlerinden daha büyük boyutta olduğu tespit edilmiştir. 2 ve 4 numaralı panolar birbiriyle aynı, 9 ve 11 numaralı panolardaki geometrik şekiller birbirinin aynısıdır. Bu panolardan sadece 6 numaralı panonun ince kireç harcı çok aşındığı için kompozisyonu hakkında bilgi sahibi olunamamış, 3 numaralı panoda görülen geometrik kompozisyonun ise diğerlerinden tamamen farklı olduğu belirlenmiştir.
Motiflerin tasarımında uygulanan geometrik formların dışında buralarda kullanıldığı tahmin edilen mermerlerin renk tasarımı hakkında bilgi sahibi olunamamıştır. İncelemelerimiz sırasında kazı deposundaki opus sectile parçaları ile form düzeni ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda, kompozisyonun çevresindeki kenar bordürü ile aralarındaki bantlarda gri-beyaz mermer kullanılmış olabileceğini ifade etmek mümkündür. Bema güney ve güneybatısındaki in situ parçalar bunun kanıtıdır. Ayrıca daha önceki yıllarda, arkeolojik incelemeler sırasında tespit edilen opus sectilenin kenar bordürüne ait kalıntılar, kompozisyonunun kalın çevre bordürüne ait olabileceğini düşündürmüştür. Ölçü ve açı hesaplamalarıyla plakalar üzerinde gerçekleştirdiğimiz incelemelerimiz, dış bordürü gri-beyaz dikdörtgen mermer plakalarla sınırlandırılan kompozisyonun içindeki panolardan doğudakiler 0,17 m kalınlığında, diğerleri ise ortalama 0,08-0,10 m kalınlığındaki mermer plakalarla çevrilidir.
Balatlar’daki Roma hamamının caldariumundan dönüştürülen kilisenin apsisinde tespit edilen 5-6. yüzyıl opus sectilelerin kompozisyon düzenlemeleri, çağdaşlarıyla benzer özelliklere sahiptir. In situ durumda tespit edilemeyen opus sectile döşemelerin ince kireç harcı, kompozisyonun kısmen çözülmesini sağlamıştır. 2017-2021 yılları arasında apsis, naos ve yapının diğer bölümlerinde gerçekleştirilen arkeolojik kazı çalışmalarında, 3 mm ile 3 cm arasında kalınlık ve çeşitli formlara sahip birçok opus sectile plakası gün ışığına çıkarılmış ve bazı parçaların, apsis kompozisyonuna ait olabileceği belirlenip eserlerin fotoğrafları çekilerek belgelenmiştir. Gelecek yıllarda bulunacak parçaların eski yerlerine yeniden yerleştirilmeleri mümkün olabilecektir. Balatlar’daki Erken Bizans Dönemi kilisesinin apsisindeki opus sectileler, yapının ölçüleri ve kompozisyon zenginliği açısından değerlendirildiğinde Karadeniz Bölgesi Erken Bizans Dönemi yapıları arasında öne çıkmaktadır.