Giriş
Amorium kenti (Resim 1), MÖ 2000’lerden itibaren Hitit, Frig, Roma ve Bizans’ın yanı sıra Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde de yerleşim görmüş antik bir kenttir. Coğrafi konum olarak, günümüzde Afyonkarahisar iline bağlı Emirdağ ilçesinin 12 km doğusundaki Hisarköy’de yer almaktadır. Kent, Roma Dönemi’nde İmparator Caracalla’nın (MS 211-217) başa geçtiği yıllara kadar Phrygia’da kendi parasını basan ilk kentlerden biri olma özelliğine sahiptir. Kent kazılarında tespit edilen mimari plastik parçalar ile bir kamu yapısına ait olabileceği düşünülen yazıtlar, Roma Dönemi’nde kentte tapınak, forum, hamam gibi yapıların olabileceği yönünde önemli veriler sunmaktadır[1] . Günümüzde izleri görülebilen kent surları, Bizanslı tarihçi Georgios Kedrenos’a göre İmparator Zeno (MS 474-491) tarafından inşa ettirilmiştir[2] . MS 4. ve 6. yüzyıllar arasında ekonomik ve kültürel bağlamda gelişmeye devam eden kent, MS 7. yüzyıla gelindiğinde Anadolu’daki başlıca yol güzergâhları üzerindeki konumundan dolayı[3] Anatolikon Theması’nın başkenti olmuş ve bu dönemde hem askerî hem de idari bir merkez olarak ön plana çıkmaya başlamıştır[4] . Öte yandan stratejik konumundan dolayı MS 7. yüzyıldan 9. yüzyıl ortalarına kadar önce Emeviler daha sonra da Abbasiler Dönemi’nde çok sayıda Arap akınına uğramıştır[5] . MS 9. yüzyılda Bizans Devleti idaresindeki “Amorium Hanedanı” nedeniyle kentin önemi artmış, MS 838 yılında, Abbasi Halifesi Mu’tasım’ın (MS 833-842) ordusu tarafından yeniden kuşatılmıştır[6] . Son olarak Tarsus Emiri’nin ordusu tarafından MS 931 yılında yeniden kuşatılan kent[7] , Bizans egemenliğindeki varlığını 11. yüzyıl ortalarına kadar devam ettirmiştir[8] .
Amorium’daki Bizans varlığının sonlarına doğru Selçuklu Sultanı Alparslan ile uyuşmazlık içinde olan Selçuklu komutanı Afşin Bey ile Ahmetşah, Anadolu içlerine doğru kaçarak burada bir dizi akın gerçekleştirmiştir. Bu akınlardan birini de MS 1068 yılında Amorium üzerine düzenlemişlerdir[9] . Bu tarihten itibaren kentte Türk-İslam varlığı görülmeye başlamıştır. Kent kazılarında[10] tespit edilen ve MS 1156-1257 yılları arasına tarihlenen sikke buluntuları da bu veriyi destekler niteliktedir[11]. Yazılı kaynaklardan da kentteki Türk-İslam Dönemi yerleşiminin devam ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim coğrafyacı Ebü’l Fida, Takvimü’l-Buldan adlı eserinde, Amorium’da çoğunluğu Türkmen olan yerleşimcilerden bahsetmektedir[12]. Yine kazı buluntuları arasında tespit edilen ve 14-15. yüzyıllara tarihlenen çok sayıda Beylikler ve Erken Osmanlı sırlı seramik buluntusu[13] da bu yerleşimi destekler niteliktedir. Fakat Anadolu’da hakimiyet alanlarına yönelik çatışmaların yoğun olduğu MS 13-15. yüzyıllarda, Amorium’daki egemen gücü kesin bir dil ile ifade etmek zordur. Kent bu dönemde büyük olasılıkla Germiyan, Osmanlı ve Karamanoğulları Beyliği arasında dönem dönem el değiştiren bir bölge konumundadır. Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde ise Hisarcık adıyla Barçınlı kazasına bağlı bir köy olduğu bilinmektedir[14].
Amorium Pişmiş Toprak Kandil Buluntuları
Eski çağlardan bu yana çeşitli mekânların aydınlatılmasında kullanılan pişmiş toprak kandiller, genellikle el yapımı, kalıp yapımı ve çark yapımı olmak üzere üç farklı teknikle üretilmişlerdir[15]. Roma Dönemi’nde kalıp tekniği kullanılarak kapalı bir form ve bezeyici bir üslupla üretilen kandiller, 7. yüzyıldan sonra mumun yaygınlaşmasıyla birlikte azalır[16]. Bu tip kandiller, daha sonraki süreçte yerini Orta Bizans Dönemi çark yapımı kandillerine bırakır. Açık formda ve erken örneklere oranla daha sade üretilen çark yapımı pişmiş toprak kandillerin köken olarak Suriye[17], Kıbrıs[18] ve Kuzey Afrika[19] çıkışlı olduğu düşünülmektedir. Arap Kandilleri[20], Vandal Tip[21] ya da Haçlı Dönemi Kandilleri[22] olarak adlandırılan bu tipteki kandilleri, Anadolu ve Anadolu dışındaki birçok merkezde tespit etmek mümkündür. Söz konusu merkezlerden biri olan Amorium’da da çok sayıda çark yapımı kandil örneği ele geçmiştir. Daha önceki çalışmalarla yayımlanmış olan Amorium kandilleri, ele geçtikleri tabakalar ve benzer örneklerden yola çıkılarak 10-11. yüzyıllara tarihlendirilmiş ve ayrıntılı bir şekilde tanıtılmıştır[23]. Anadolu’da, Amorium dışında Komana kazı örnekleri[24] ile Yumuktepe kazılarında hem sırsız hem de yeşil ya da yeşilimsi kahverengi sırlı örnekler MS 11-12. yüzyıllara tarihlendirilmiştir[25]. Hasankeyf Sahil Sarayı’nda İslami Dönem’e ait benzer örnekler MS 12. Yüzyıla[26], Tarsus Arkeoloji Müzesi benzer örnekler MS 8-9. Yüzyıllara[27], Siirt Çattepe Höyüğü benzer örnekler ise MS 10. yüzyıla tarihlendirilmiştir[28]. Anadolu dışında ise Korinth kazılarında Broneer tarafından Tip XXXV olarak tanıtılan benzer örnekler MS 11-12. Yüzyıllara[29], Kıbrıs örnekleri MS 10-12. Yüzyıllara[30], Fustat örnekleri MS 10-11. Yüzyıllara[31] ve Beyrut örnekleri MS 8-9. yüzyıllara tarihlendirilmiştir[32].
Yayımlanmış örnekler ile benzer formda olan ve bu çalışmada ele alınan çark yapımı pişmiş toprak kandil buluntuları; çanak, hazne, burun ve kulp bölümünden oluşmaktadır (Resim 2). Gövdesi tam ya da tama yakın örnekler üzerinden çanak bölümünün dairesel formda olduğu anlaşılmaktadır. Çanağın sivriltilmiş kısmını oluşturan burun bölümü, her iki yandan parmakla bastırılarak oluşturulmuştur. Çanağın ortasına oturtulan hazne ise dairesel formda olup gövdesinde bir çubuk yardımıyla açılan fitil deliği yer almaktadır. Fitil deliği burun bölümüne bakacak şekilde açılmıştır. Kandillerin taşınmasında pratik çözüm sağlayan kulp ise çanak bölümünün dış yüzeyinden başlayarak haznenin ağız kenarında sonlanmaktadır.
Amorium kazılarının daha önceki çalışmalarla yayımlanmış benzer örnekler, hazne bölümleri göz önünde bulundurularak A, B ve C olmak üzere üç tipte ele alınmıştır[33]. Bu çalışmada ele alınan kandil buluntuları da yine bu tipolojiye uygun olarak gruplandırılmıştır. Buna göre hazne bölümleri yukarıya doğru dik şekilde uzanarak yuvarlak bir ağızla sonlanan 31 adet kandil buluntusu (Kat.no1-31), Tip A olarak değerlendirilmiştir. Hazne bölümünün yukarıya doğru hafif iç bükey ve bombeli bir şekilde uzanarak yuvarlak bir ağızla sonlandığı 17 kandil buluntusu (Kat.no.32-48), Tip B ve son olarak hazne bölümleri Tip B’ye oranla daha dar bir açıyla yukarıya doğru uzanan daha bombeli ve iç bükey formdaki 9 kandil buluntusu (Kat.no.49-57) ise Tip C olarak değerlendirilmiştir (Resim 3).
Ölçüleri alınabilen buluntuların çanak ağız çapları 6,9-8 cm, çanak dip çapları 3,1-5,5 cm, hazne ağız çapları 2,1-3,5 cm ve yükseklikleri 2,3-3,4 cm aralığında değişmektedir. Öte yandan her bir kandil buluntusunun kendi içindeki çanak ve hazne yükseklik oranları da değişmektedir. Çanak ve hazne yükseklikleri birbirine yakın olan örneklerin yanı sıra, çanağın ya da haznenin daha yüksek tutulduğu örnekler de mevcuttur. Hazne gövdesinde yer alan ve yakın genişlikte olan fitil deliklerinin ise buluntuların bir kısmında çubukla delindikten sonra hiç işlem görmediği bir kısmında da delindikten sonra parmak ile şekillendirildiği anlaşılmaktadır (Resim 4).
Tamamı sırsız olan buluntuların açık kırmızı renkteki hamuru (5YR 7/6–7/8), orta sertlikte bir yapıya sahip olup ince mika ve kireç katkılıdır. Örneklerden bir kısmının hamur yüzeyinde ise krem ve gri renk tonları görülür. Ancak buluntuların kırık yüzeylerinden açık kırmızı renk hamur görülebilmektedir. Yüzeyde görülen krem ve gri renk tonlarının, pişirim sırasındaki ısı değişkenliğinden ya da işlevine yönelik kullanımı sırasında maruz kaldığı ısıdan kaynaklandığı düşünülmektedir. Nitekim kandillerin işleve yönelik kullanımı sırasında oluşan yanık izleri (Resim 5) bazı örneklerde belirgin şekilde görülebilmektedir.
Buluntu-Mekân İlişkisi
Amorium kazılarının daha önceki çalışmalarla yayımlanmış olan çark yapımı pişmiş toprak kandilleri ile bu çalışmada ele alınan örnekler, kentin farklı alanlarında tespit edilmiştir. 2003 yılında yayımlanan 56 örnek 1988-1992 yılları arasında Aşağı Şehir Büyük Bina, Üçgen Kule ve A Kilisesi ile Yukarı Şehir L alanlarında[34], 2012 yılında yayımlanan 76 örnek ise 1993- 2005 yılları arasında Aşağı Şehir Büyük Mekân, A Kilisesi, Üçgen Kule ve Yukarı Şehir L alanlarında ele geçmiştir[35]. Bu çalışmaya konu olan 57 adet kandil buluntusu ise 2006-2009 ve 2013-2022 yılları arasında, kentin Aşağı Şehir bölümünde yer alan A Kilisesi, Büyük Mekân ve Büyük Bina-Doğu ile Yukarı Şehir bölümünde yer alan İç Sur ve Bazilika B alanlarında tespit edilmiştir (Tablo 1). Yayımlanmış örneklerle birlikte toplam 189 adet olan kandillerden 143’ü kentin Aşağı Şehir bölümünde, 24’ü Yukarı Şehir’de ve 22’si ise yüzey buluntusu olarak ele geçirilmiştir (Tablo 2).
Kandil buluntularının tespit edildiği alanlardaki tabakalar ve aynı tabakalarda ele geçen diğer buluntu türleri, kandillerin tarihlendirilmesi noktasında nitelikli veriler sunmaktadır. Nitekim kandil örneklerinden 23’ü (Kat.no.4, 5, 9, 11, 12, 14, 18, 24, 26, 30, 31, 33, 34, 36, 37, 39, 40, 41, 43, 46, 52, 53, 57) Aşağı Şehir A Kilisesi’nin (Resim 6) MS 9-10. yüzyıllardaki ikinci inşa evresi[36] ile kentteki Bizans varlığının sona erdiği MS 11. yüzyıl sonlarını kapsayan Orta Bizans Dönemi tabakalarında tespit edilmiştir. Aynı tabakalarda bu kandillerin tarihlendirmesine yardımcı olacak MS 10-11. yüzyıllara ait çok sayıda mezar yapısı, altın küpe, bronz haç, cam yüzük ve bilezik, mozaik ve fresko parçaları[37], bakır sikkeler, cam kandiller[38] ve ok ucu[39] gibi buluntular da ele geçmiştir.
6 adet kandil örneği (Kat.no.7, 8, 20, 28, 44, 49), içerisinde hamam yapısı[40], şarap işliği ve farklı işlevlerde kullanılan çok sayıda mekânın tespit edildiği Aşağı Şehir Büyük Mekân (Resim 6) alanında ele geçirilmiştir. A Kilisesi’ndeki verilere uygun şekilde, burada da MS 838 yılı Arap kuşatmasına ilişkin yıkım tabakası açığa çıkarılmıştır[41]. Daha önceki çalışmalarla yayımlanan kandil örnekleri[42] ile bu çalışmada ele alınan 6 örnek, 838 yılı kuşatmasından sonra Büyük Mekân içerisindeki yeni inşa faaliyetlerini gösteren ve 10-11. yüzyıllara tarihlenen yapı bakiyelerinin tespit edildiği tabakalarda ele geçmiştir. Aynı tabakalarda Nikephoros Phokas Dönemi’ne (963-969) tarihlenen sikke buluntuları, 11. yüzyıla tarihlenen Anonim Follis sikke buluntuları ile 10-11. yüzyıllara tarihlenen sırsız seramik kap parçaları ile cam buluntuları tespit edilmiştir[43].
Aşağı Şehir Büyük Bina-Doğu (BBD), 6 kandil örneğinin (Kat.no.17, 22, 24, 42, 47, 55) ele geçtiği bir diğer alandır (Resim 6). Burada Aşağı Şehir A Kilisesi ve Büyük Mekân’dakine benzer şekilde hem mimari veriler ve hem de diğer arkeolojik buluntularla desteklenen bir Orta Bizans Dönemi evresinden söz etmek mümkündür. Alan içerisinde, yanarak çöken ahşap örtü sistemi, bir bireye ait yanmış iskelet kalıntısı ve in situ hâlde bulunan pithoslardan oluşan tabaka, MS 838 yılındaki Arap kuşatmasıyla ilişkili yıkım tabakası olarak tanımlanmıştır[44]. Fakat aynı çalışmalarla A Kilisesi ve Büyük Mekân’daki verilere paralel şekilde, söz konusu kuşatmadan sonra kentte devam eden Bizans yerleşimine ilişkin bulgulara da ulaşılmıştır. MS 11. yüzyıla kadar devam ettiği düşünülen bu yerleşim tabakasında, 6 kandil örneğinin yanı sıra tarihlemeye yardımcı olabilecek MS 9-11. yüzyıllara tarihlendirilen seramik ısıtma kap parçaları[45], cam buluntuları[46] ve bronz stylus[47] gibi madenî eserler tespit edilmiştir.
Yukarı Şehir bölümünde yer alan İç Sur (İS) ve Bazilika B (Resim 7), pişmiş toprak kandil buluntularının tespit edildiği diğer alanlardır. Söz konusu buluntuların 10’u (Kat.no.1, 2, 6, 15, 16, 25, 35, 38, 45, 56) İç Sur’da, 3’ü (Kat.no.19, 23, 29) ise Bazilika B alanında ele geçmiştir. Kentteki Bizans varlığının 11. yüzyılda son bulmasıyla başlayan Türk-İslam Dönemi yerleşiminin Yukarı Şehir’de yoğunlaşmış olduğu, bugüne kadar yapılan çalışmalarla büyük oranda ortaya konmuştur[48]. Her iki alanda da stratigrafiyi takip etmeyi zorlaştıran karışık dolgular nedeniyle, Aşağı Şehir ’deki A Kilisesi, Büyük Mekân ve Büyük Bina-Doğu alanlarında olduğu gibi bir evre ayrımı yapmak şimdilik mümkün görünmemektedir.
Sonuç
Bir Orta Çağ kenti olan Amorium’da, 1987 yılından itibaren başlayan ve günümüze dek devam eden arkeolojik kazı çalışmalarında çok sayıda pişmiş toprak kandil buluntusu tespit edilmiştir. Amorium pişmiş toprak kandilleri, kandil yapım tekniği ve formunun süreç içerisindeki dönüşümüne uygun olarak Roma ve Erken Bizans Dönemi’nin kalıpla şekillendirilen kapalı formlu kandilleri ile Orta Bizans Dönemi’nin çarkla şekillendirilen açık formlu kandillerinden oluşmaktadır[49]. Bu çalışmada, 2006-2009 ve 2013-2022 yılları arasında ele geçen 57 adet çark yapımı ve açık formlu pişmiş toprak kandil buluntusu ele alınmıştır. Amorium’un yayımlanmış kandil buluntularıyla ilgili yapılan tipolojiye[50] uygun olarak, söz konusu 57 adet kandil örneği, hazne bölümleri göz önünde bulundurularak Tip A, Tip B ve Tip C olmak üzere üç grup halinde değerlendirilmiştir. Birçok merkezde bu tip kandillerin kahverengi ve yeşil sırlı örnekleri tespit edilmiş olsa da bu çalışmadaki 57 örneğin tamamı sırsızdır. Yine de Amorium kazılarına ait yayımlanmış örneklerin bir kısmında kahverengi renk sırın tercih edildiği görülmektedir[51]. Fakat kahverengi sırlı bu örnekler, Amorium’da tespit edilen tüm çark yapımı pişmiş toprak kandil buluntularının çok az bir kısmını teşkil etmektedir. Dolayısıyla Amorium kandil örneklerinde sır uygulamasının çok tercih edilmediğine yönelik bir değerlendirmede bulunmak mümkündür. Ancak Brooner, Korinth’teki benzer örnekleri tanıttığı çalışmasında, sırsız örneklerin bu tip kandillerin erken örnekleri olduğunu daha sonra, sırasıyla kahverengi ve yeşil sırlı kandillerin üretildiğini ileri sürmektedir[52]. Brooner’in Korinth’teki kandillerle ilgili ortaya koyduğu bu gelişim çizgisi Amorium kandillerine uyarlandığında, Amorium sırsız kandilleri, kahverengi sırlı kandil buluntularının erken örnekleri olarak değerlendirilebilir. Amorium’daki sırlı örneklerin azlığı ise kentteki Bizans yerleşiminin 11. yüzyılda son bulmasıyla ilişkilendirilebilir.
Amorium çark yapımı pişmiş toprak kandillerinin ebat olarak Amorium’un[53] yanı sıra Komana[54], Yumuktepe[55], Hasankeyf Sahil Sarayı[56], Tarsus Arkeoloji Müzesi[57], Siirt Çattepe Höyüğü[58], Korinth[59], Kıbrıs[60]. Fustat[61] ve Beyrut[62] örnekleri ile yakın ölçülerde olduğu görülmektedir. Bu da bu tip kandillerde yaklaşık olarak belli bir boyutun tercih edildiğini göstermektedir. Köken olarak Suriye[63], Kıbrıs[64] ya da Kuzey Afrika’ya[65] atfedilen bu tip kandillerin, coğrafi olarak geniş bir alana yayılan farklı merkezlerde tespit edilmiş olması, kültürler arası bir etkileşimin varlığını ortaya koymaktadır. Bu etkileşim yoluyla farklı merkezlere dağılan çark yapımı kandillerin, taklit yoluyla benzer form ve boyutlarda üretilmiş olması mümkündür. Amorium’da yayımlanmış örneklerle[66] birlikte toplamda 189 adet olan kandil sayısı, Amorium’daki yerel bir üretimi işaret etmesi açısından önemli bir veri olabilir. Fakat yine de bu tip kandillerin kentteki üretimine ilişkin kesin bir değerlendirme yapmak şimdilik mümkün görünmemektedir. İlerleyen süreçte hem Amorium hem de diğer merkezlerde devam eden kazı çalışmaları, çark yapımı pişmiş toprak kandillerin üretim ve dolaşımına yönelik daha nitelikli değerlendirmelerde bulunmaya olanak sağlayabilir.
Buluntu-mekân ilişkisi bağlamında, Tablo 1 ve Tablo 2’den anlaşılacağı üzere, yayımlanmış örneklerle birlikte bu çalışmaya konu olan kandil buluntularının büyük bir çoğunluğu, kentin Aşağı Şehir bölümünde yer alan alanlarda ele geçmiştir. Yukarı Şehir bölümünde daha az sayıda örneğin tespit edilmiş olmasını buradaki Türk-İslam Dönemi yerleşimiyle açıklamak mümkündür. Türk-İslam Dönemi sakinlerinin barınmak için kentin Yukarı Şehir bölümünü tercih etmeleri, Aşağı Şehir’de Bizans’ın 11. yüzyıla kadar süren yerleşiminin daha net takip edilebildiği bir tabakalaşmaya olanak tanımıştır. Bu durum, çark yapımı pişmiş toprak kandillerin daha sağlıklı tarihlendirilebilmesi noktasında, Yukarı Şehir’e oranla daha nitelikli veriler sunmaktadır. Söz konusu veriler, bu tip kandillerin Amorium’da tam olarak ne zaman kullanıma girmiş olabileceğini kavrama noktasında henüz yetersiz olsa da genel bir tarihlendirme önerisine olanak tanımaktadır. Nitekim kandil buluntularının büyük çoğunluğu, Aşağı Şehir’de yer alan A Kilisesi, Büyük Mekân ve Büyük Bina-Doğu (BBD) alanlarında, 10-11. yüzyıl olarak tanımlanan tabakalarda tespit edilmiştir. Söz konusu alanlarda çeşitli mekânların gündelik aydınlatma ihtiyacını karşılamada kullanılan kandil buluntularını, ele geçtikleri tabakalar ve benzer örneklerden yola çıkarak 10-11. yüzyıllara tarihlemek mümkündür.
KATALOG