Giriş
1981 yılında başlanılan, 1984 yılından sonra BHD kodlu alanda sürdürülen İznik Çini Fırınları Kazısı’nda ele geçen çini buluntularına, çeşitli bilimsel yayınlarda ve toplantılarda yer verilmiş[1] , Osmanlı Dönemi çinileriyle kaplı yapıları içeren bir de kitap hazırlanmıştır[2] . Ancak bilhassa, 2014 yılından itibaren kazı çalışmalarının ağırlık kazandığı kazı alanında, kuzey parsel olarak nitelenen atölye bölgesinde tespit edilen çini örneklerinin tamamına bu yayınlarda yer vermek mümkün olmadığı gibi düzenli sürdürülmekte olan kazılar sırasında yeni çini parçalarına da ulaşılmıştır. Bunlara ek olarak farklı yıllarda bulunan aynı nitelikteki çini örnekleri de depo çalışmaları sırasında bir araya getirilerek bunlara dair daha sağlıklı kanıtlar elde edilmiştir.
Kazı çalışmaları sırasında seramiklere oranla daha az sayıda ele geçen bu çini parçaları, yine üretim artığıdır ve bu örnekler arasında özellikle pişirim sırasında yanmış parçalar çoğunluktadır. Bunların kompozisyon ve üslup özelliklerinin karşılaştırmalı değerlendirilmesi, başka kazılarda çıkan örneklerin ve koleksiyon parçaları yanı sıra bire bir aynıları ya da çok yakın benzerlerinin kullanıldığı yapılar dikkate alınarak yapılmaktadır. Böylelikle üretim yerleri bilinmeyen veya tartışmalı olan çinilere açıklık kazandırılmakta, İznik çinilerinin nitelikleri konusunda daha somut bilgiler oluşturulmaktadır. Bu çalışma kapsamında İstanbul özelinde 17. yüzyıl Osmanlı mimarisinde kullanılmış çinilerle ilişkili kazı buluntusu altı parça/parça grubu tanıtılmıştır.
İznik Çini Fırınları Kazısı’nda Bulunan Çini Parçaları
Örnek 1: Renkli Sır Tekniğinde Çini Parçaları
Tanım: Beyaz hamurdan imal edilerek renkli sır tekniğinin uygulandığı aynı gruba ait parçalar 1988, 1990, 2013 ve 2018 yıllarında bulunmuştur[3] . Bunlarda sırsız yüzeylere siyah ince bantla ayrılan firuze ve yeşil renkli sır uygulanmıştır (Şekil 1-3).
Değerlendirme: Teknik ve kompozisyon açısından aynı özellikleri taşıyan çinilerin tespit edildiği tek yapı örneği, Sultan Ahmed Külliyesi’dir. Sultan I. Ahmed (h.d. 1603-1617) tarafından yaptırılan ve inşası 1609-1619[4] yıllarını kapsayan Sultan Ahmed Külliyesi’nin süsleme programı içerisinde çininin en yoğun kullanıldığı alanlar, caminin harim kısmı ile Sultan I. Ahmed Türbesi’nin içidir. Harimde alt kat pencerelerinin üzeri, mihrap duvarı, üst kat mahfil duvarları, hünkâr mahfili; türbede de pencerelerin üzerine kadar iç duvarlar ile pencere içleri çini ile kaplıdır. Arasta tarafındaki sebilde de çininin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Kazıda bulunan parçalarla uyumlu beyaz, firuze ve yeşil rengin öne çıktığı, siyah şeritlerle geometrik düzenlenmiş panolar ise caminin harimindeki minare çıkış kapısının üzerinde, türbenin pencere içlerinde ve sebilin iç kısmında bulunmaktadır[5] (Şekil 4-5).
Külliyede kullanılan çinilerin ne şekilde temin edildiği konusu, bunların değerlendirilmesi açısından önemlidir. Arşiv belgelerine dayalı bir çalışmada, Sultan Ahmed Camii’nin çinilerinin bir kısmının 16. yüzyılda yıkılan bazı paşa saraylarından[6] sökülen çiniler olduklarına değinilmektedir[7] . Ayrıca külliyede kullanılacak çiniler için Kâşici Hasan’ın görevlendirildiği ve külliyenin yapımıyla aynı döneme ait fiyat listelerinden de bu çinilerin İznik’te yaptırıldığı bilinmektedir[8] . Buna göre külliyenin inşası sırasında eski çiniler kullanılmakla birlikte çinilerin bir kısmı da İznik’ten temin edilmiştir. Renkli sır tekniğinde üretilmiş panoların İznik’te üretildiği bu kazı buluntuları ile kesinleşmiştir. Ancak Yetkin’e[9] göre ölçü, teknik ve kompozisyon bakımından klasik İznik üretimlerinden farklı olan bu çiniler, muhtemelen İznik’te çini ve seramik atölyelerinde üretimin durmasından sonra, 19. yüzyılda çömlekçi fırınında yapılarak bir onarımda buraya yerleştirilmiştir.
Örnek 2: Şeffaf Sıraltına Mavi-Beyaz Dekorlu Karo Çini Parçaları
Tanım: Farklı kazı sezonlarında bulunan, işçilik ve kompozisyon bakımından birbirleri ile uyum gösterdiği tespit edilen bu çini parçaları depo çalışmaları sırasında bir araya getirilmiştir. Beyaz sert hamurlu, cidar kalınlığı 2,1 cm olan şeffaf sıraltı dekorlu bu parçalarda, beyaz zemin üzerine siyah ince konturla oluşturulan desenler, beyaz bırakılan kısımları dışında, mavi ve firuze ile renklendirilmiştir. Tanımlanabilen desenlerden de bu çini parçalarına uygulanan kompozisyonun çiçek damarlı iri hançeri, yaprak ve hatayilerle kurgulandığı anlaşılmaktadır (Şekil 6).
Değerlendirme: Desen, renk ve üslup açısından bunlarla uyumlu çinilerle düzenlenmiş panolar, Sultan Ahmed Camii’nde hünkâr mahfilinde ve Eyüp Sultan Türbesi’nde bulunmaktadır. Sultan Ahmed Camii’nin hünkâr mahfilinde pencere içlerine yerleştirilen panolar, sıraltına çok renkli boyamalı ince bordürle kuşatılmıştır. Merkezde hançeri yaprağın bulunduğu tek karoda tasarlanan ulama deseninde, iki karonun birleşmesiyle dikey akslarda iki farklı hatayi alternatifli biçimde yer almaktadır. Ancak burada panonun boyutlarına uygun ulama düzenini oluşturmak için karo çinilerin dışında kırık ya da farklı ölçülerde kesilerek yerleştirilmiş çiniler de kullanılmıştır. Çinilerin eksik kaldığı ya da desenlerin tam denk getirilemediği kısımlarda ise ulama aksamıştır (Şekil 7).
Aynı panoların bulunduğu Eyüp Sultan Türbesi de Sultan I. Ahmed tarafından 17. yüzyılda eklenen ziyaret bölümüyle genişletilmiştir. Sonraki dönem onarımları sırasında eklenen ve yenilenen çinilerle birlikte burası, İznik dışında Kütahya, Tekfur, Avrupa ve Yıldız üretimi çinileri barındırmaktadır[10]. Söz konusu panolar ise türbenin hem iç duvarlarını hem de dış duvarlarını kaplayan çiniler arasında bulunmaktadır. Şeffaf sıraltına çok renkli boyalı çini bordür içine alınan bu panolarda da ulama kompozisyonu yine farklı boyutlu çinilerle oluşturulmaya çalışılmıştır (Şekil 8).
Söz konusu bu panolarda kompozisyon düzenini bozan çinilerin kullanılması, bunların depo çinileri olduklarına işaret etmektedir. Dolayısıyla bunlar, kullanıldıkları bu yapıların inşa ve ihya tarihlerinden öncesine aittir ve 17. yüzyıl başlarında hassa mimarlığında depo çinilerinin ne şekilde değerlendirildiğinin de örnekleridir. Hem bu panolar hem de kazıda bulunan bunlarla uyumlu çini parçaları, beyaz zemine ince siyah kontur kullanılarak yapılmış desenlerin canlı renkleri ve parlak sırlarıyla üslup ve kalite açısından 16. yüzyıl İznik üretimlerinin niteliklerini taşımaktadır. Aynı kompozisyona ait iki çini karo, Londra Victoria&Albert Müzesi koleksiyonunda bulunmakta olup bunlar 1525-1550 yılları aralığına tarihlendirilmiştir[11].
Örnek 3: Mavi-Beyaz Dekorlu Karo Çini Parçaları
Tanım: Beyaz hamurlu, şeffaf sır altına mavi-beyaz dekorlu çini parçaları dağınık hâlde bulunmuş, birleşen dört parçanın yapıştırılmasıyla ana parça oluşturulmuştur. Çok az kenar formu veren ana parçadaki desenlerin merkezden kenara olan mesafesi hesaplandığında ise yaklaşık 25x25 cm ölçülerinde karo elde edilmektedir (Çizim 1). Bu parçanın sırlı yüzünde ayrıca, pişirim esnasında fazla ısıdan kaynaklı oluşan yanık izleri de bulunmaktadır. Parçaların tümünde, beyaz zemin üzerine kalın lacivert konturla geçilen desenler, mavi ve firuze renklidir. Merkezi şemaya göre oluşturulan kompozisyonda, ortadaki sekiz dilimli rozet, ince dallarla buna bağlanan sekiz çiçek ve bunların arasından yükselen hayati deseni tanımlanabilmektedir (Şekil 9).
Değerlendirme: Bununla aynı merkezi şemalı ulama çiniler, Topkapı Sarayı’nda 17. Yüzyıl[12] İznik çinileri ile kaplı Revan Köşkü’nün (1636) iç duvarlarında kullanılmıştır[13] (Şekil 10). Tek karoda ¼ oranında desenin birleştirilmesiyle elde edilen bu şemada köşelerde dört, kenarlarda iki karo yan yana getirilerek ulama kompozisyonu sağlanmaktadır. Ancak kazıda bulunan parça ile Revan Köşkü’nde kullanılan çiniler arasında çok az desen farklılıkları olduğu da göze çarpmaktadır (Şekil 9-10). Kullanılan mavi tonları bakımından da ayrılan çinilerin, aynı yüzyıl içerisinde farklı tarihlerde veya atölyede tasarlanmış olması mümkündür. Öte yandan bu ulama çini kompozisyonunun benzerleri, Bağdat Köşkü (1639) ve Üsküdar Çinili Camii (1640)[14] gibi yapılarda da görülmektedir. Tüm bunların 17. yüzyılın ilk yarısında ve yakın tarihlerde inşa edilmiş olması, bu tarz çini kompozisyonların yaygın üretildikleri döneme de işaret etmektedir.
Örnek 4: Şeffaf Sıraltına Mavi-Beyaz Dekorlu Karo Çini Parçası
Tanım: Farklı kazı sezonlarında bulunan iki parçanın birleştirilmesiyle oluşan çini parçası, beyaz hamurlu, şeffaf sıraltına mavi-beyaz dekorludur. Bir karoya ait olan bu parçanın sırlı yüzeyinde, bej zemin üzerine kalın lacivert konturla belirlenen desenler, beyaz bırakılan kısımları dışında mavi ve firuze renklerle boyanmıştır. Parçada görülen desenlerden, karonun merkezindeki rozeti sekiz kollu yıldız oluşturacak biçimde çevreleyen kıvrık sapların atlamalı biçimde hatayi çiçeği ve hatayi goncası taşıdığı anlaşılmaktadır (Şekil 11).
Değerlendirme: Bu çini parçası desen ve renk açısından, Topkapı Sarayı’nda Hırka-i Saadet Dairesi (Has Oda)’nde ve Yeni Cami hariminin güney duvarında yer verilen ulama çinileri meydana getiren 25x25 ölçülerindeki karolarla bire bir örtüşmektedir (Şekil 11). Ulama kompozisyonunun köşelerde dört, kenarlarda iki karonun birleşmesiyle sonsuz düzende tekrarlanmasını sağlayan her bir karo, ¼ oranında desen birleştirilerek elde edilen merkezi şemalıdır.
Tarihsel açıdan bunların kullanıldığı yapılardaki çiniler ele alındığında, Hırka-i Saadet Dairesi’nin çinileri, 16. yüzyılın ikinci yarısına ve 17. yüzyıla tarihlendirilmektedir[15]. Yeni Cami Külliyesi’nin çinileri ise yapıyla aynı döneme aittir. Sultan III. Mehmed (h.1595-1603) Dönemi’nde, 1597 yılında inşasına başlanan Yeni Cami Külliyesi, Sultan IV. Mehmed’in annesi Turhan Valide Sultan’ın gayretleriyle 1663 yılında tamamlanabilmiştir[16]. Cami, Hünkâr Kasrı/Mahfili ve Turhan Valide Sultan Türbesi’ni kaplayan sıraltına mavi-beyaz dekorun hâkim olduğu çinilerin İznik’te üretildiğinin kanıtlarından biri de çini hat levhaları tasarlayan Hattat Teknecizâde İbrahim Efendi’nin (ö. H. 1084/M. 1673-1674[17]) bunun için İznik’e gittiğinin bilinmesidir[18]. Ayrıca, Topkapı Sarayı’nın Harem kısmında 1666/1667- 1668/1669 yıllarını kapsayan onarım sırasında yerleştirilen çinilerle Yeni Cami Külliyesi’nin çinileri arasında görülen yakın benzerlikler, Turhan Valide Sultan’ın iki yapı faaliyetindeki etkinliğini ve zevkini ortaya koymaktadır[19]. Teknecizâde İbrahim Efendi’nin ölüm tarihi de bu çinilerin, külliyenin son yapım aşamasına ait olduğunu kanıtlamaktadır. Kazıda bulunan bu parça, 17. yüzyıl ortalarında İznik’te gerçekleştirilen çini üretiminden kalmıştır. Yürütülmekte olan kazı çalışmaları sırasında bunlara dair başka örnekler de ele geçmiştir[20]. Ancak İznik’te 17. yüzyılda üretilen çinilerin kalitesinin bir önceki yüzyıla göre daha düşük olduğunun tekrar altı çizilmelidir. Bu örnekten de fark edileceği üzere artık zemin beyazlığını yitirmiş, desenler kabalaşmış, matlaşan renklerde akmalar, sırda çatlaklar görülmeye başlanmıştır.
Örnek 5: Sıraltına Çok Renkli Dekorlu Çini Bordür Parçaları
Tanım: Kompozisyon özellikleri açısından benzerlik gösteren beyaz hamurlu çini parçaları bir araya getirildiğinde, bunların yaklaşık 12,5x25 cm ölçülerinde imal edilmiş bordür çinilerine ait oldukları tespit edilmektedir. Ele geçen bu parçalar bordür biçiminde yerleştirildiğinde, merkezdeki hatayiden çıkan iki ana dala ayaklı başlı yerleşen dişli yapraklar ile ara dallardan çıkarak bunları kesen lalelerden oluşan bordür kompozisyonu tanımlanabilmektedir. Zemini lacivert boyalı olan parçalarda bu desenler, dış konturları belirlendikten sonra beyaz bırakılmış kısımları dışında kırmızı, firuze ve yeşille renklendirilerek şeffaf sırla kaplanmıştır (Şekil 12).
Değerlendirme: Topkapı Sarayı’nın Harem kısmında[21] yer alan Valide Sultan Dairesi, Çeşmeli Sofa ve IV. Mehmed Kasrı, İznik’te üretim artıkları bulunan bordür çinilerinin aynılarının kullanıldığı önemli başlıca mekânlardır[22] (Fot. 12-13). Kubbeli Kasır’daki bazı panoların çevresinde ise kırmızı zeminli olanlarına yer verilmiştir[23]. Topkapı Sarayı’nın bu birimlerinde kullanılan çiniler, 17. yüzyıla aittir[24]. Özellikle Harem’de 17. yüzyılda gerçekleştirilen onarım ve inşa çalışmaları, bu çinilerin tarihlendirilmesi açısından önemlidir. Harem yapıları, 1662 ve 1665 yıllarında çıkan yangınların -özellikle de 1665 yangını- ardından büyük ölçüde yenilenmiştir. Yapılan bu onarımlara ilişkin kitabelerin ilki 1666-1667, sonuncusu 1668-1669 yıllarına aittir. Bunlardan Valide Sultan Namaz Odası’nda ve Hünkâr Sofası’nda çini üzerinde 1666-1667 tarihi okunmaktadır[25]. Harem’in yenilenmesi sırasında kullanılan tüm çiniler, bu yıllar çerçevesinde üretilmiş olmalıdır. Aynı yüzyılda İznik’te üretilmiş çinilerde görüldüğü gibi bunlarda da kalın konturlu kaba desenlere yer verilmiş, renkler de eskiye oranla soluklaşmıştır.
Örnek 6a-b: Sıraltına Çok Renkli Dekorlu Çini Bordür Parçaları
Tanım: Beyaz hamurdan yapılmış, kendi içlerinde birleşebilen parçaları yapıştırıldıktan sonra yaklaşık 25x12,5 cm standart bordür ölçülerinde üretilmiş oldukları anlaşılan iki çini parçası, oldukça düşük kalitelidir. Çift dal üzerinde gelişen bordür kompozisyonunun uygulandığı saptanan, a ve b olarak ayrılan parçalarda, dallardan birinde hatayi, diğerinde rozet gelişmekte, bunların aralarında ayrı dallardan çıkan dişli yapraklar uzanmaktadır (Şekil 14-15). Uzun ve kısa kenarlarda form veren a parçasında desen sürekliliğinin, kısa kenarların birleştirilmesiyle sağlandığı anlaşılmaktadır (Çizim 2). Her iki parçada da zemin mavi boyalı, tüm desenler beyaz bırakılan yerleri dışında mavi, yeşil ve kırmızı renklidir. Üzerlerinde şeffaf sır bulunmakla birlikte a parçasının sır yapısı oldukça mat ve yeşilimsi görünümlüdür (Şekil 14).
Değerlendirme: Osmanlı çini sanatında çift dal şemasına göre hazırlanmış bordürler yaygın uygulamalardandır[26]. Dolayısıyla Osmanlı çini sanatı içerisinde birçok yapıda bunlarla karşılaşmak olağandır. Mesela bu tarz bordürlerin, giriş bölümünde 17. yüzyıl çinilerinin kullanıldığı[27] Topkapı Sarayı/Ağalar Camii dışında, Sultan Ahmed Camii (1617), Bosnalı İbrahim Paşa Türbesi (1603) gibi yapılarda 16. yüzyıl üslubunda örnekleri bulunmaktadır. Kazı çalışmalarında ele geçen ve üretim artığı olarak ayrıldığı anlaşılan bu bordür çinilerinin desen, sır ve renkleri, 17. yüzyıl üretimlerine göre bile kaba ve kalitesiz kalmaktadır.
Sonuç
İznik Çini Fırınları Kazısı çalışmaları sırasında bulunan ve burada değinilen çini parçaları, birkaç noktada çıkarım sağlamaktadır. Bunlardan biri, teknik bakımdan İznik’te iki farklı çini üretilmiş olduğudur. Örnek 1’de tanıtılan renkli sır tekniğindeki nadir buluntu grubuna karşılık, sıraltı üretiminin yoğunluğu bu örneklerden de izlenebilmektedir. Bunun dışında seçilen az sayıdaki bu örnekler bile İznik üretimi çinilerin, 17. yüzyıl Osmanlı mimarisinin süsleme programında önemli bir yeri olduğunu bir kez daha göstermiştir. Buna karşılık Osmanlı mimarisinde karşılaşılan çiniler her zaman yapı tarihleriyle örtüşmemektedir. Mesela Sultan Ahmed Külliyesi’nde bulunan renkli sır tekniğindeki panoların imal tarihleri şüpheli, depo çinileri olan mavi-beyaz panolar ise 16. yüzyıla aittir (Örnek 1-2). 17. yüzyılda onarılan ve inşa edilen yapıların çeşitli mekânlarında yer verilen çinilere karşılık gelen Örnek 3-6, ulama kompozisyonludur ve bunlar tartışmasız biçimde bu yüzyılda üretilmiştir. Bezeme tekniği açısından Örnek 3-4’teki merkezi şemalı karo parçaları, şeffaf sır altına mavi-beyaz, Örnek 5-6’daki bordür parçaları, şeffaf sır altına çok renkli boyalıdır. Bu örneklerde klasik desen ve kompozisyon şemalarına bağlı kalınmış ancak uygulamada konturlar kalınlaşmış, desenler kabalaşmış, sır parlaklığını yitirmiş, renklerde eski canlılık yakalanamadığından mavi tonları öne çıkmıştır. Yaklaşık 100 yıla yayılan İznik’teki son üretim zincirine ait son dört örnek arasında ayrıca ham madde, atölye ve tarihsellik gibi nedenlerle açıklanabilecek kalite farklılıkları da görülmektedir. Sonuç olarak, 17. yüzyılda İstanbul’daki saray merkezli mimarlık ortamında depo çinileri de değerlendirilmiş ancak 17. yüzyılın ikinci yarısına taşan sürede yeni ya da yenilenen yapı mekânlarında İznik üretimi çinilere yer verilmeye devam edilmiştir. Kazılarda bulunan çini parçaları, bunların üretim artıklarıdır.

